Toplam yorum: 3.076.922
Bu ayki yorum: 3.800

E-Dergi

denizmavi Tarafından Yapılan Yorumlar

02.07.2007

Savcı Sacit Kayasu’nun iddianamesi ile ilgili gelişmeleri basından takip etmeye çalışmıştım ancak, bu konuda tüm yaşananları anlatan kitabı okumak tüm hücrelerimi derinden sarstı. Bu kitabı okuyunca bir hukuk devletinden ne kadar uzak olduğumuzu, siyasi teşkilatlardan adalet teşkilatına ve basına kadar herkesimin nasıl sıkıca darbeciler ile işbirliği içinde olduğunu belgeleri ile görmek beni çok endişelendirdi. Yargı bağımsızlığı denen konunun sadece bir fanteziden ibaret olduğunu görmek gerçekten çok acı verici. Bir savcının iddianamesini işleme koymamak için ne olmadık cambazlıklar yapıldığını ibretle izleyeceksiniz. Sayın Kayasu görevini ve bir savcı olarak doğru bildiğini yaptı ancak hem iddianamesi işleme konmadı hem de avukatlık bile yapamayacak şekilde meslekten ihraç edildi. Nedir bu hınç, bu öfke, anlamak mümkün değil.
Sayın Kayasu kitabının sonunda bir çağrı ve uyarıda bulunuyor. Yaptığı girişim ile zamanaşımının 12 Eylül 2010 yılına uzadığı, bu mücadele bayrağını yeni cesur hukukçuların alması gerektiğini belirtiyor.
Bu itabı okumadan ülkemizde olan bitenden haberimiz olduğunu söyleyemeyiz. Darbecilerden hesap sorulmadıkça yeni darbelerin önünü kesemeyiz. Darbelerle anılan bir ülke olmak az gelişmişlik, sefalet, fakirlik ve yoksulluk demektir. Çünkü darbelerin olduğu yerde demokrasi olmaz. Demokrasinin olmadığı yerde de kimse yaşamak, çalışmak, üretmek istemez. Savcı Kayasu, böyle bir ülkemiz olmasın istedi, kendinde sorumluluk hissetti ve sorumluluğunun gereğini yaptı. Başına gelenleri ise buyrun bu kitaptan okuyun.
25.06.2007

Mahir Çayan nezdinde dönemin çalkantılı ortamını, kavgaları, mücadeleleri belgesel ciddiyetinde ama roman akıcılığında okuyabileceğiniz harikulade bir eser. Yazarların kişisel görüşlerini katmadan yazabildiği eserlere çok az rastlanır. Bu eser bunlardan biri. Yazarın tamamen tarafsız kalarak sadece olayları nakletme gayreti taktire layık. Yazar, dönemin tanıklarına sıkça yer vererek konuları ilk ağızdan okuyucuya nakletmiş.
Diğer yandan, benzer konulara yer veren diğer araştırmalarda olduğu gibi bu eserde de şu çok açıkça görülüyor ki, o dönem silah, bomba, cephane vs. temini çok sıradan bir konu. Bu silahların temin şekli ayrı bir araştırma konusu olmalıdır. Kimler hangi yollarla hangi kaynaklardan bu silahların teminini gerçekleştirmiştir. Banka soygunları nasıl bu kadar kolay yapılabilmiştir? Adam kaçırıp fidye almak nasıl bu kadar sıradanlaşabilmiştir? Bu soruların cevaplarına ulaşmak, belki de geçmiş ile tam bir hesaplaşmayı sağlayacak ve kirli ilişkiler bir daha kurulmamacasına açığa çıkacaktır.
11.06.2007

Ertuğrul Mavioğlu'dan, "Asılmayıp Beslenenler"den sonra yine tüyleriniz diken diken olarak okuyacağınız bir 12 Eylül hesaplaşması. Yazar bu kitabında 12 Eylül mahkemelerinde görev yapan hakim, savcı ve avukatların anılarına yer vererek oluşturmuş kitabını. İşkenceler altında alınan ifadelere dayanılarak istenen idam cezaları ve infazlar. Sırf kafiye olsun diye 125. maddeden 125 idam, 146. maddeden 146 idam istemleri, hakimlerin, savcıların önünde dövülen mahkumlar, ifadesi bile alınmadan aylarca cezaevlerinde tutulan kişiler, dışkı yedirilen köylüler... hepsini bu kitapta ayrıntıları ile bulabilmek mümkün. Darbeci generaller hakkında iddianame oluşturan Savcı Sacit Kayasu'nun nasıl avkatlık dahi yapamayacak biçimde meslekten ihraç edildiğini de yine kitapta ayrıntıları ile bulabilirsiniz.
Ancak yazar sadece sol görüşlü mahkumların davalarıyla ilgili konuları yazmış. Sağ görüşlü mahkumların davalarına da değinilmeliydi.
Kitaptaki şu söz de sanki kitabın anlatmak istediğinin özeti mahiyetinde; askeri müzik ne kadar müzikse, askeri adalet de o kadar adelettir.
04.06.2007

Okuduğunuzda tüyleriniz diken diken olacak. Vahşi cinayetler ancak bu kadar soğukkanlılıkla ve detaylı biçimde anlatılabilir. Sadece tarihi açıdan değil, beyni yıkanan kişilerin, vahşi cinayetleri nasıl gözünü kırpmadan işlediklerini görmek için de anlamlı bir kitap. Bu cinayetin aksi yönde bir benzerini 6 ay kadar önce yine yaşadık ne yazık ki. Yalnız kitabın ismine itirazım var. Katil, burada anlatıklarını bir itiaf biçiminde değil, bir kahramanlık hikayesi biçiminde, yaptıklarından gurur duyarak anlatmış. İtiraf kelimesinde ise, bir nevi suç işlendiğini kabul etmek vardır. Fakat, katil pek çok konuyu en ince ayrıntısına kadar anlatırken, para kaynaklarına hiç değinmemiş. Anlattığına göre, Avrupa'da bulunan Taşnak örgütüne mensup tüm tetikçiler bol para harcamamaktalar. İçinde bulundukları ortam da az bir kaynakla olabilecek gibi değil zaten. Her türlü sahte evrak ve pasaporta istedikleri anda sahipler, ama bunların kaynağı meçhul. Bu durumda, konunun en önmeli yanı olan finans kaynağı meselesi, ne yazak ki cevapsız kalmış. Burada hemen akla, Hüseyin Cahit Yalçın'ın, "İttihatçı Liderlerin Mektupları" adlı kitapta topladığı, İsmail Canbulat ile Dr. Nazım'ın, Sait Halim Paşa'nın öldürülmesi sonrasında Cavit Bey'e yazdıkları mektupta; Sait Halim Paşa'nın, bunca zaman beklenikten sonra, kritik bir zamanda
katledilmesinin, Ermeni intikamının çok ötesinde bir anlam taşıdığına inandıklarını, S.Halim Paşa'yı intikam almak için katletmeye bunca zaman beklenmesinin çok manasız olduğunu, çünkü kendisinin zaten tenha bir sokakta, tek kişilik bir korumayla yaşadığını yazmaktadırlar. İşin içinde İngiliz parmağı olduğuna inandıklarını yazmaktalar. Katil ise, S.Halim Paşa'yı katletmek için ne şekilde uğraştığını uzun uzun anlatıyor. Oldukça çelişkili izahatlar var. İşlediği cinayetler öncesi kaldığı evler çok ilginç. Ayrıca Türkler için çok ağır hakaretler var. Neyse, ben lafı daha fazla uzatmadan, katil ile başbaşa bırakayım sizi.
01.06.2007

Faucault, deliliğin, orta çağdan bu yana toplum içindeki yerini belirleyerek başlamış, felsefi yönünü ele alarak sürdürmüş ve psikiyatrik incelemesini yaparak bitirmiş.
İlk zamanlarda delilerden kurtulmak için, onları uzak yerlere gemilerle taşımayı tercih eden toplum, zamanla onları tedavi etmeye yönelmiş. Fakat tedavi döneminde epeyce bir kafa karışıklığı yaşanmış. Her farklı olan, deli olarak kabul edilmiş ve pek çok zaman da kapatma yoluna gidilmiş. Öyle ki bazen kapatanların mı yoksa kapatılanların mı deli olduğunu anlamak güçleşmiş.
Deliliğin, akıllılığın ne demek olduğunu bilimsel bir analiz içinde okuyabilmek için güzel bir eser. Kitap hacim olarak biraz fazla kalın olabilir ama kısa sürede bitirmek için çaba harcamaya da gerek yok. Hergün belli ölçüde okuma ile bitirebilir ve sonuçta güzel bir eseri baştan sona okumuş olabilirsiniz.