Toplam yorum: 3.077.321
Bu ayki yorum: 4.200

E-Dergi

denizmavi Tarafından Yapılan Yorumlar

29.11.2004

Ş.Süreyya Aydemir’in 1931 yılında yazdığı ve inkılapları anlatan kitabı. İnkılap, lider bir kadronun halkın hayırına olan yenilikleri, halk istemese dahi onların kucağına taşımakmış! Bu lider kadro herşeyin en iyisini bilirmiş! Tabi bu bilinen en iyilerin ‘kadro’ tarafından nasıl bilinebildiği anlatılmıyor kitapta. Bu tanım ile demokrasi kavramının uyum içinde olması beklemez. İşte tüm bunların sonucunda halktan kopuk bir devlet ve dünya sıralamasında 96. sırada olan bir ülke var elimizde. Halbuki aynı yazar “Suyu Arayan Adam” adlı başka bir anı kitabında ‘lider kadro’ tarafından kurulan İstiklal Mahkemelerinde nasıl yargılandığını, ne gülünç suçlamalarla karşılaştığını, gülünç suçlamalarla idama mahkum edilen vatandaşları bizzat kendisi anlatıyordu. Bu yönüyle bakarsak sanki iki ayrı yazardan çıkmış iki kitap gibi görünüyor.
29.11.2004

Siyaset, Ekonomi, Düşünce yazarı Mehmet Altan’dan bu kez farklı bir kitap. Şiir, Duygu, Aşk üzerine. Bu konularda da diğerleri kadar başarılı olduğunu göstermiş yazar. Kimi zaman “Ezbere bildiğiniz aşk şiiri var mı?” diye sorarak, kendi kendimize ne kadar duygusal olduğumuzu sorgulamaya, kimi zaman da Fransa cumhurbaşkanı Fransua Mitterand’ın cenaze törenini anlatarak ve bu törende bulunanları; “eşi, oğlu, sevgilisi, sevgilisinden olan kızı” diye sıralayarak kasvetli bir durumdan bile bir gülümseme doğmasına neden olan yazıları okunmaya değer.
29.11.2004

Resmi tarih dikkate alınarak yazılmış, okuyucuyu pek de tatmin etmeyen bir kitap. Sanıkların suçüstü yakalandığından bahsediyor ama sanıklar olay yerine çok uzak bir otelde gece uyurken yakalanıyor. Bu nasıl bir suçüstü durumudur. Bu olsa olsa, sanıkların çoğu milletvekili olduğu için dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla uğraşmadan kısa sürede idamlarının sağlanması için uydurulmuş bir senaryo olabilir ancak. O günlerde zaten herkesin, özellikle de milletvekillerinin silah taşıdığı gözönüne alınırsa sanıkların üzerinde silah olması suçüstü için yeterli kanıt olabilir mi? Bu gün bile herhangi bir kişinin üzerinde silah bulunması ne ifade eder?
Kazım Karabekir’in suikastten haberdar olduğunu ve suikast sonrasında kimin cumhurbaşkanı olması hususunda kulis çalışmaları yaptığı anlatılıyor. Bu olay kulis yapılacak kadar biliniyorsa Atatürk’ün kendisinin de suikastten haberdar olması gerekmez mi? Ne büyük bir çelişkidir bu. Ayrıca K.Karabekir’in kendisi İstiklal mahkemesinde bunun doğru olmadığını isbat etmesi ve mahkemenin de Kazım Karabekir’i haklı bularak beraat ettirmesine karşılık hala yazılan kitaplarda bu saçmalıklara yer verilmesi ne tür bir amaca hizmet etmektedir acaba?
29.11.2004

Bu kitabı okumadan önce “İzmir Suikasti” hakkında, böyle bir olayın varlığı fakat bu olay fırsat bilinerek tüm mualiflerin ortadan kaldırılmak için kullanıldığını düşünüyordum. Fakat kitapta olaylar, sanıkların yakalanışından yargılanmalarına, hatta idamlarına kadar olan süreç o kadar güzel ortaya konmuş ki, suikast olayının bile mevcut olmadığını, bunun bir senaryodan ibaret olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Zaten Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Cafer Tayyar Eğilmez, Refet Bele gibi milli mücadele kahramanlarının bu olayla ilişkilendirilmesi ve hepsinin de Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası yöneticisi olması zihinlerde pek çok konuyu aydınlatıyor. Kitapta ayrıca görüyoruz ki, bu milli mücadele kahramanlarının idamı için de çok çaba sarfedilmiş fakat bir grup subayın bu durumda isyan çıkaracaklarını ve mahkeme üyelerini öldüreceklerini söylemeleri idam kararını önlemiştir. Yargılanan kişilerin pek çoğu milletvekili ve dolayısıyla dokunulmazlıkları olmasına rağmen buna önem verilmediği görülüyor. Rauf Orabay’ın olay sırasında yurt dışında olması nedeniyle meclis başkanının kendisini sanık olarak mahkemeye çağırması üzerine Rauf Orbay’ın cevabı çok ilginç.”Beni böyle bir konu ile suçlayabilmeniz için ya sizin de benliğinizden ayrılmış olmanız ya da hayati tehlike içinde bulunuyor olmanız gerekir, ben ikinci şıkkın geçerli olduğuna inanmak istiyorum.”
Mutlaka okunması gereken bir eser.
29.11.2004

Mehmet Altan’ın 1993 yılı makalelerinden oluşmuş bir kitap. Yazara göre, Türkiye hep yerinde sayıyor, yıllar öncesine ait sorunlar bugün de olduğu gibi duruyor. Hep aynı problemlerle uğraşıyoruz. Gerçektende makaleler okunduğunda 11 yıl öncesine ait değil de bu gün için yazılmış makaleler gibi olduğunu görüyoruz. 11 yıl öncesine ait yazılar olduğunu ancak konu içinde geçen kahramanlardan ayırtedebiliyoruz. Yazar, “Yerimizde saydığımız için çağdaş dünyanın eriştiği refah seviyesini yakalayamıyoruz ve refahımız sürekli erteleniyor, bu yüzden dünya insanlarının sahip olduğu haklara sahip olamıyoruz. Artık çağı yakalayın ve ertelenmiş hayatlarımızı geri verin” diyor.