Toplam yorum: 3.077.822
Bu ayki yorum: 4.700

E-Dergi

denizmavi Tarafından Yapılan Yorumlar

29.11.2004

Sabetaycılar Türkiyenin bir gerçeği ve eğer gündemi anlamak istiyorsak Sabetaycıları anlamadan gündemi çözemeyiz. Sabetaycılık hakkında yaklaşık on yıldır kitap, makale vs. ne bulursam okuyorum, bu açıdan yazarın kitapta belirttiği pek çok konu diğer kaynaklarca da doğrulanıyor fakat kitap biraz fazla magazin uslubu ile yazılmış. Bazı yerlerde bilgi yerine ima var. Çocuklarına Sevim, Sevin, Sevinç gibi isim koyanların Sabetay Sevi ile bağlantısını ima ediyor. Yani yazar doğru bilgilerden yanlış sonuçlara ulaşmış. Başka bir ilginç noktaya daha rastladım; yazar, Nuri Conker’in sabetaycılığından bahsetmiş, Nuri Conker’in torunu Prof. Nur Vergin ise bir yazısında şöyle diyor;
“kitapta dedemin ismini görünce şaşırdım ve hemen yazarı arayarak yanlışlığı aktardım. Yazar ise yanlışlık olmadığını bizim Sabetaycı bir aileye mensup olduğumuzda ısrar etti. Yani Sabetaycı olduğumuzu bu güne kadar ne ben, ne ailem, ne de çevredeki konu komşumuz, eşimiz dostumuz biliyor ama nasıl oluyorsa Soner Yalçın Biliyor.”
Yani ortada böyle durumlar varken kitap inandırıcılığına gölge düşürüyor. Kitapta milli mücedelenin tüm baş kahramanlarının bir şekilde sabetay bağlantısı ima edilmiş. Bu bana farklı bir amaçla yapılmış gibi geldi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularının bir gün bir şekilde Sabetay bağlantıları ortaya çıkacak olursa, “bunun ne önemi var zaten hepsi Sabetaycıydı”anlayışını yerleştirmek gibi bir his edindim, umarım yanılıyorumdur.
29.11.2004

Mehmet Altan’ın 1991 yılı makalelerinden oluşturulmuş bir kitap. Yazar, Türkiye’de hiç bir şeyin değişmediğini, yıllar boyunca hep aynı sorunlarla boğuşup durduğumuzu her fırsatta ifade ediyor. Gerçekten de kitaptaki makaleleri okuduğumuzda 13 yıl öncesine ait yazılar olduğunu ancak konunun içinde geçen kahramanlarından ayırtedebiliyoruz. Sorunlar temelde yine hep aynı. Yazar, makalelerinde sıklıkla Türkiyedeki laiklik anlayışının askeri laiklik olduğunu ve evrensel anlamda laiklikle hiçbir ilişkisi olmadığını, bunun için de laikliğin teminatının ordu olduğunu, halbuki evrensel anlamda, demokrasinin kabul ettiği bir laiklik olsa laikliğin teminatının millet olacağını vurguluyor. Makalelerde sıkça geçen bir diğer husus ise askeri cezaevinden kaçan M.Ali Ağca’nın sorumlularının hala belirlenememesi, karıştığı diğer bütün ülkelerde sorumlularının yargı önüne çıkarıldığı lockheed skandalının Türkiyedeki sorumlularının hala yargı önüne çıkartılmaması.
29.11.2004

Mehmet Altan’ın çeşitli zamanlarda yaptığı söyleşilerden oluşan bir kitap. Söyleşilerin yapıldığı tarih belirtilmemiş. Yazar bunu bilinçli olarak, Türkiyede hiç bir şeyin değişmediği, onyıl önce tartışılan bir konunun bile hala güncelliğini koruduğunu vurgulamak için yapıyor kanımca. Söyleşilerin içeriği de İkinci Cumhuriyet ideolojisi üzerine. Yani, “Cumhuriyet ile yönetim hanedandan alınmıştır fakat halka değil asker-sivil bürokrasiye verilmiştir, bunun sonucunda demokrasi gelişmemiş ve bu da dünya refah sıralamasında 96.sırada yer alan bir ülke konumuna gelmemize neden olmuştur. Yönetimin halka verildiği bir cumhuriyet ise İkinci Cumhuriyet olacaktır.”
29.11.2004

Orhan Koloğlu’nun ciddi araştırması ile aydınlatılan bir çok yakın tarih olayını, ilgi ile izleyebileceğimiz bir eser. Bütün İttihatçılar Mason muydu? Hayır, diyor yazar, “İttihatçılar Masonların gizliliğinden yararlanmışlardır. Abdülhamit döneminde mason localarından daha gizli bir yer bulunamaması İttihatçıları masonlarla işbirliğine itmiş, masonların da Abdülhamit yönetimini yıkabilmek için İttihatçılara her zaman sıcak davranmıştır” diyor. Masonların siyonist amaca ulaşabilmek için İttihatçılarla işbirliği yaptıklarını ve Abdülhamit’i devirdikleri şeklindeki yaklaşımlara ise yazar sıcak bakmıyor ve dünyanın her yerinde, çıkarları birbirlarinden tamamen farklı olan her milletten insanlardan oluşmuş Mason localarının sırf siyonist emel uğruna işbirliğine girebileceklerinin mümkün olmadığını yazıyor. Bunlar dünyada henüz sonuca bağlanmamış düşünceler. Konuya farklı bir pencereden bakabilmek için güzel bir eser.
29.11.2004

Kazım Karabekir ile Mustafa Kemal’in aralarındaki gerginliğin had safhalara ulaştığı bir eser. Bu yüzden de Mustafa Kemal tarafından toplatılarak yakılmış.
K.Karabekir Paşa diyor ki; “Kurtuluş mücadelesinin başlangıç tarihi 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal’in Samsuna çıkışı ile değil, benim 19 Nisan 1919’da Trabzon’a çıkışım ile başlamıştır” diyor. 12 Nisan 1919’da İstanbul’dan vapura binmeden bir gün önce 11 Nisan günü M.Kemal ile Şişli’deki evinde görüştüğünü ve kurtuluş mücadelesini Ali Fuat Paşa da yanlarında olmak üzere birlikte planladıklarını iddia ediyor. M.Kemal ise bunları reddediyor ve iddiaların hayal ürünü olduğunu savunuyor. Eserde yer yer Nutuk’a da cevaplarda bulunuyor. Atatürk’ün Nutuk’ta Ermeniler’in Kars’ı savaşmadan terkettikleri sözünü K.Karabekir reddediyor ve çetin muharebeler ve ciddi bir streteji takibi ile Ermeniler’in sınır ötesine atıldıklarını söylüyor. Buna benzer bir çok olayları ilgi ile okuyabileceğimiz bir eser.