E-Dergi

Bu yazarın kurguları, olaylar örgüsü, başlı başına bir sanat eseri.
Antik bilgilerden yola çıkarak, onları dünyanın farklı yerlerinde birbirine benzer olaylar ile adım adım ilerleyen bir örgü ile birleştirip, işin içine cinayetleri de serpiştirdikten sonra, hikayenin sonunda hem dünyanın farklı yerlerinde gerçekleşen olayları birbiri ile kesişir hale getiriyor hem de cinayetleri çözüyor.
Artık son günlerini yaşayan İngiliz vatandaşı Yahudi Mısır tarihi uzmanı, Mısır'daki antik bölgelerinde, dininin önemli sırlarına sahip kutsal metinleri aramaktadır.
Aynı zamanda İngiltere'de bir grup satanist, ayinler düzenlemekte ve cinayetler işlemektedir.
Mısır'daki ele geçen antik belgelerde ortaya çıkan bilgiler Müslümanlık, Hıristiyanlık ve Yahudilik ile ilgili yerleşik inanışları kökten alt üst edecek türdendir.

Beyin düşünmenin nedeni değil, aracıdır diyor yazar.
Bilinç gökten düşmedi, o olgudur. Yoktan var olmadı, zaten vardı.
Beyin bulunduğu ortamı kavrayabilmek için milyonlarca yıl boyunca evrildi evrildi.
Birikimli evrim yol aldıkça bazı katmanlar görevini tamamladı, ihtiyaç kalmadı ve derinlerde kaldı, işlevini yitirdi.
Akıl ve mantığa sahip olmamıza rağmen, hayvan - insan geçiş alanının ötesine tamamen adım atmış sayılabilir miyiz?
Bilincimiz tam reşit olmadı daha.
O yüzden bizim için neyin iyi neyin doğru olduğunu, neyin yararlı neyin zararlı olduğunu neden korkmamız neden korkmamamız gerektiğini sorumluluk bizim akıl yargımıza bırakılmamış henüz.
Bizim yerimize bizim için kararlar alınıyor.
Evrim tüm bunları RNA'lara kaydetmiş, yeri geldiğinde bizi yönlendiriyor, beyin ne derse desin.

6 kitaptan oluşan dizinin 4. kitabı da birbirinden ilginç bilgilerle dolu.
Bu kitapta yazar ağırlıklı olarak biyolojik saatin üzerinde duruyor.
Hayvanlar bir bilince sahip olmamalarına rağmen sonbahara doğru çiftleşip, baharın ilk günlerinde yavrularını doğururlar, böylece ilkbaharın verimli ve ısınan ortamıyla birlikte yavrularını daha iyi büyütürler.
Peki bu zamanlamayı nasıl başarırlar.
Belki de sadece bunu başarabilenler varlıklarını devam ettirme şansı bulabildi.

RNA'lar bir nevi sonraki nesillere mesaj taşıyıcıdır diyor yazar, hayatta kalmaya yönelik edinilen tüm tecrübeler sonraki nesillere taşınır.
Genetikçiler buna hücrelerin hafızası diyor.
Her organ zamanın koşullarına göre evrile evrile bugünkü haline ulaştı. Hala evrilmeye devam ediyor. Kullanılmayan kısımlar ise köreliyor.
Köstebek gibi bazı canlıların gözleri olmasına rağmen kullanılmadığı için işlevini kaybetmesi gibi.
Beyin de öyle.

Bunu okumadan önce yazarın "İçimdeki Katil" adlı romanını da okumak gerekir.

Yazar aynı zamanda bir hekim olduğu için romanlarını da akıl sağlığı konusu üzerine kurguluyor ve bunu başarıyla bir gerilim haline dönüştürüyor.

Yazarın, "İçimizdeki Katil" adlı romanında, çoklu kişilik bozukluğu yaşayan ve içinde on ayrı farklı kişilik barındıran bir seri katil, tedavi gördüğü rehabilitasyon merkezinden kaçmış ve cinayetlerine devam etmişti.
İçindeki kişiliklerin yarattığı kargaşa sonucu neredeyse yakalanacakken kurtulmayı başarmış ve roman öylece sona ermişti.

O seri katil 2 yıl aradan sonra şimdi dünyanın farklı bir yerinde, Ekvador'da tekrar ortaya çıkmış ve cinayetlerine kaldığı yerden devam etmeye başlamıştır.
Onu elinden kaçıran dedektif ise tekrar onun peşine düşmüştür.
Ancak 444 basamak yukarıdaki tepede dönen olayların sırrı çözülmeden katile ulaşmak imkansız gibi görünmektedir.

Ancak bu kez seri katilin hedefi çok farklıdır.

Evrenin doğuşundan günümüze okuyucuyu doğa tarihi gezisine çıkaran yazarın 6 kitaplık dizi kitabının 3.si de okuyucu ilginç bilgilerle yüzleştiriyor.
Beyin düşünmenin nedeni değil aracıdır diyor yazar.
Bunun üzerinde durmak lazım.
Bilinç zaten evrenin içinde barındırdığı bir olgudur. Yoktan var olmadı, zaten vardı.

Canlı fizyolojik yapısının tek hücreli durumdan çok hücreli hale geçmesi evrimin hızını artıran gelişme oldu.
Böylece hem organizma içinde beliren hatalı ya da hasarlı hücre tamir edilebilirken hem de organlaşmanın yolunu açtı.
Canlı bünyesini dış etkilere karşı koruyan ve varlığının devamını sağlayan duyulardır ve sinir sistemi bu duyuları yönetmek üzere gelişmiştir.
Bununla birlikte klasik duygular dışındaki duygular da var, insanlar olarak bunları kullanmıyor olmamız, olmadığı anlamına gelmiyor.