E-Dergi

Türbesi Konya'da ziyaretgah olan ünlü mutasavvıf Sadreddin Konevi'nin önde gelen öğrencilerinden Müeyyedüddin Cendi tarafından yazılan el yazmaları esas alınarak hazırlanmış bir çalışmadır. Kitabın ilk bölümünde ilahi iradenin yeryüzünde tecellisini anlamak için esas olan esma-ül hüsna nın incelikleri izah edilmektedir. İkinci kısımda ise Cendi'nin kendi yaşadığı tasavvufi deneyimlere dayanılarak tasavvufi hayat esnasında yaşanılan ruhani serüvenin değişik durakları başka hiç bir kitabda örneğine rastlamadığım bir açıklıkla izah edilmektedir. Zamanımızın maddenin ezici ağırlığı ile karartılmış ortamında, anlı-şanlı İslamcı aydınların bile kendilerini koruyamadığı inancların dünyevileştirilmesi tehdidine karşı ruhun nasıl güçlendirileceğinin somut örneklerini kitabda bulmak mümkündür. Tek bir uyarı: kitabı anlamakta zorlanacak normal okurun bir tasavvuf terimleri sözlüğünü de yanında bulundurmasının gerektiğidir.

20. yüzyıl Sufi Tabakâtı olarak planlanan bir serinin ilk kitabı olan bu eser yakın zamanlarda yaşamış evliyadan bazı kişilerin hayatlarına ilişkin anekdotlar içeriyor. Konusunun maddede ve manada uzmanı olan bir kalem olan Prof. Dr. Edhem Cebecioğlu'nun şahsen tanıdığı bu kişiler hakkında yazdıkları her ne kadar biyografik açıdan yetersiz ise de tasavvufdan bir nebze nasib almak isteyenlere de yetecek kadar dolgun. Özellikle yakın sayılabilecek bir tarihte alem-i manaya göçen ve kitabın önemli bir kısmı ayrılan Muzaffer Ozak -rh.a.-'in hayatı ile ilgili notlar dikkat çekici. Zamanımızda yaşayan Allah dostlarını tanıma fırsatı bulamadığı için " bu zamanda Allah'ın evliyası da kaldı mı?" diye soranlara "Yeryüzünde "Allah dostları" kalmasa güneş doğar mı?" diye cevap vermek için okunmalı.

Son yıllarda tartışma gündeminden hiç düşmeyen ve artık bıkkınlık vermeğe başlayan "İslam ve Kadın" konusunda İslam tasavvufunun en önde gelen temsilcileri neler düşünmüş ve neler yazıp söylemiştir? Bu sorunun cevabını verebilecek en yetkin kalemlerden birisi olan Prof. Dr. Süleyman Uludağ tasavvuf klasiklerine olan hakimiyeti ile İslam sufilerinin kadın konusuna yaklaşımına bu kitabında ayna oluyor. Bu aynadaki görüntünün hem İslam'a belli şablonlarla bakan muhalifler hem de gündem ile Kur'an arasında sıkışan İslami söylem sahipleri açısından şaşırtıcı olabileceğini söylemek önemini anlatmağa yeterlidir.

Kabri bugünkü Türkmenistan'ın Merv şehri yakınlarında olan Allah dostlarından Yusuf Hemedani'nin risalelerinden yararlanılarak hazırlanan bu eser küçük hacmi içinde çok önemli bilgileri içermektedir. Kitabın baş kısmında yer alan Yusuf Hemedani'nin hayatı ile ilgili kısımda öğrencileri olan Ahmed Yesevi ve Abdulhalık Gücdüvani hakkında da hiç bilinmeyen ayrıntılar vardır. Yusuf Hemedani, yaşadığı sırada bir Allah dostunun sohbetine erme nasibinden mahrum olan kimselerin bir Allah dostuna ait kitabdan her gün en az 7 yaprak okumak suretiyle o Allah dostu ile sağlığında sohbet etmiş gibi olacağını söylemekte ve günümüzde sohbete eremeyen insanlara yol göstermektedir. 13. yüzyılda yaşayıp bu dünyadan göçmüş olan Yusuf Hemedani'nin kendi öğütü uyarınca sohbetine katılmak isteyenler için tek kapı : işte bu kitab... Başka söze hacet var mı? Okuyun , okutun, sohbet halkasını genişletin...

Günümüzdeki İbn Arabi uzmanları arasında seçkin bir yeri olan William Chittick'in güzel bir çeviri ile hazırlanmış olan bu eseri, İslam dünyasında Şeyh'ül Ekber namı ile tanınan Muhyiddin ibn Arabi'nin çeşitli fikirlerini içermektedir. Fütühat'ül Mekkiyye adlı yazarı kadarı ünlü eserden alınan bu fikirler orijinalitesi kadar ilhamı bir kaynak olarak kabul eden İbn Arabi'nin derin ledünni birikimini de ortaya sermektedir. Beş duyuya dayanan verili referanslarla itiraz etmeden , özellikle aklını araya sokuşturmadan okuyacakların çok yararlanacağını kesin olarak söyleyeceğim bu eseri tasavvuftan hoşlanmayan veya Şeyh'ül Ekber hakkında yersiz şüpheleri olan -şu veya bu nedenle- kişilerin okumaması iyi olur.