Toplam yorum: 3.077.822
Bu ayki yorum: 4.700

E-Dergi

yesevihan Tarafından Yapılan Yorumlar

15.04.2002

"New Age" akımının dünyada yaygınlaşmasına paralel olarak ülkemizde de insan ruhunun gizemli köşelerine ışık tutmağa çalışan kitablar ciddi satış rakamlarına ulaştı. Bunlar arasında en popüleri olan "Bir Çift Yürek" bir tıp doktoru olan Marlo Morgan'ın Avustralya'nın kadim sahibleri olan Aborijinliler arasında yaşadığı manevi serüveni -elbette ki maddi realiteyi de içeriyor- anlatıyor. Eğer kitabın yazarı bir tıp doktoru olmasa ve yazarı çıktığı Tv proggramlarında görmese idim anlatılan serüvenin gerçekliği hakkında kolay kolay ikna olamazdım. Sonuç olarak insanın sadece birkaç kilogram et, birkaç kilogram kemik, birkaç metre damar ile sinirden ibaret olmadığını veciz olarak anlatan bu eser ruhun varlığı ve materyalist teorinin kofluğu hakkında büyük bir meydan okuma olarak okunmalı derim.
15.04.2002

Adını hemen herkesin bildiği, belki birçok insanın türbesini ziyaret edip dua ve niyazda bulunduğu Mevlana Celaleddin Belhi/Rumi'nin kendisi kadar ünlü eseri MESNEVİ, Şefik CAN'ın nefis tercümesi ile adeta yeniden bu ülke ufkunda , Türkçe ülkesinin gönüllerine doğmuş oldu.
Daha önce taa 1940'lı yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yaptırılan Mesnevi tercümesi "-nereden ve kimden kaynaklandığını az-çok bildiğim- bir bereketsizliğe duçar olarak" asla Türk okuru için sahih bir kaynak mertebesine ulaşamamıştı. Hz. Mevlana'nın ehline malum olan himmeti ile Mesnevi hazinesinin bulunduğu Farsca sandığı açarak bu hazineyi gün ışığına çıkaran Şefik Can'a ne kadar teşekkür etsek ve bu şaheseri Türk okuruna suunmayı bir görev bilinci ile başaran ÖTÜKEN NEŞRİYAT'ı ne kadar kutlasak yetmez...
Mesnevi bugün USA'dan New Zeland'a tüm dünyaya, tüm renklerden ve dillerden insanlara yeni ufuklar açarken Türkiye okurunun Mesnevi hazinesinden yeteri kadar istifade edememesi, istese bile Mesnevi deryasına dalamaması ne büyük bir nasibsizlikti... Mesnevi'nin bugünün dünyasında nasıl bir fonksiyonu yerine getirdiğini görmek için, dünyanın en büyük sanak kitab mağazası olan http://amazon.com adresine girin ve arama motoruna "islam" "sufism" sözcüklerini yazarak bir arama yaptırın. Mevlana'nın ölümsüz eseri Mesnevi ile ilgili onlarca yayının nasıl en çok satan eserler olarak ard ardına sıralandığını hayretle ve benim gibi sevinçle göreceksiniz.
Şefik CAN Mesnevi tercümesini yaparken hemen farkedilen büyük bir mesai harcayarak Mesnevi'de işaret edilen ayet ve hadisleri de dipnot şeklinde göstererek eserin okur için adeta bir İslami ansiklopedi, bir başvuru kaynağı haline gelmesini sağlamıştır.
Şefik CAN'ın Hz. Pir Mevlana Celaleddin Belhi/Rumi'nin himmeti olmaksızın asla başarılamayacak bu Mesnevi tercümesini yetmişlerini çoktan aştığı bir yaş döneminde tamamlaması kendileri için her iki cihanda da bol bol yetecek bir rahmet ve kerem vesilesidir. Yeryüzünde Türkçe konuşan ve okuyan insanlar var oldukça -yani kıyamete kadar- Şefik CAN'ın bu tercümesi Hz. Mevlana'yı bilen ve feyzinden yararlanmak isteyenlere yetecek bir hayat iksiri olacak ve sadaka-i cariyye olarak amel defterine kaydolunmağa devam edecektir.
"Aşk ehli gitti muhabbet şehri boş kaldı deme;
Cihan Şems-i Tebrizi güneşi ile dolu,isteklisi nerde?" diye soranların gönül gözü aydın olsun.
"Meded Ya Hazret Sultan Pir Muhammed Celaleddin el-Belhi er-Rumi, Ya Hazret-i Mevlana..."



15.04.2002

Cengiz Aytmatov'un yazarlık serüveninin ilk yıllarına ait eserleri bir araya getiren bir kitab. Bu kitabdaki "Elveda Gülsarı" ve "Cemile" adlı eserler Aytmatov'un daha ilk yıllarından itibaren nasıl güçlü bir kaleme sahip olduğunun kanıtlarını tartışmasız olarak ortaya koyar. Elveda Gülsarı'da Aytmatov'un o günlerde Sovyetler Birliği'nde en güçlü dönemini yaşayan sistem eleştirilerinin ilk ve açım örnekleri sergilenmektedir. Aytmatov'un bir aydın olarak sergilediği bu "muhalif" çizgisiyle ortaya koyduğu kalibresini anlamak için o yılların Sovyet sistemine içeriden eleştirinin ne anlama geldiğini biraz bilmek gerekir.
Mehmet Özgül'ün çevirininin en güzel örnekleri ile Türkçe'ye kazandırdığı bu eseri Aytmatov geleneğine tanıklık etmek isteyen her okurun [özellikle her ikisi de filme alınmış olan "Elveda Gülsarı" ve "Cemile'ye dikkat ederek] dikkatle okumasını tavsiye ederim.

İlgilisine Not: İnternette Aytmatov ile ilgili en kapsamlı dosyayı
http://www.patikalar.net/aytmatov/
adresinde bulabilirsiniz.
15.04.2002

BU eserde Cengiz Aytmatov'un birbirinden bağımsız 'uzun hikaye' diyebileceğimiz eserleri yer alıyor.
Hikayeler arasında "Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek" mesajı itibarıyla çok ilginçtir. Aytmatov'un destani anlatımının en güzel örneklerinden birisini içeren eser kuzey denizinde balık avına çıkan bir yaşlı balıkçı ile torunu arasındaki diyalog üzerine kurgulanmış. Hikaye neslin devamı için yaşlı insanın genç insana gerekli back-ground'u aktardıktan sonra ölümü tercihini çok lirik bir dille anlatıyor. Aytmatov'un destani anlatımının zirveleri olan "Beyaz Gemi" romanı ile "Gün Uzar Yüzyıl Olur" adlı şaheseri arasında bir yerde değerlendirildiğinde çok daha anlamlı sonuçlara varılacaktır.
Bu uzun hikayelerden bir diğeri olan Selvi Boylum, Alyazmalım, Türkan Şoray&Kadir İnanır'ın başrollerini paylaştığı bir Atıf Yılmaz filmi olarak defalarca TV'lerde gösterildi. Her defasında da ilgi ile izlendiğine eminim. Ancak eserin Cengiz Aytmatov'un eserinden uyarlandığına dair bir tanıtım jenerikde -belki- geçirilen bir isim dışında sözkonusu olamdığı için ülkemizde Aytmatov'un tanınmasında katkısı olmadı.

Sonuç olarak bu kitab da kitablığında Aytmatov bölümü olan herkesin edinmesi gereken bir eserdir.

İLGİLİSİNE ÖZEL NOT: Cengiz Aytmatov ile geniş bir araştırma dosyası http://www.patikalar.net/aytmatov/ adresinden okunabilir.
12.04.2002

Daha önce Cem yayınevinde Mehmet Özgül imzası ile aslı olan Rusca'dan çevirisi yapılan eserin Refik Özdek tarafından Fransızca'dan tercümesi yapılan bir versiyonu. Kitapta okuduğum sıralarda doğan kızıma NAYMAN ANA adını vermemi bile düşündürecek kadar beni etkileyen NAYMAN ANA DESTANI'nı günümüze yansıyan yönleriyle tekrar tekrar okumak gerekiyor. Bu destanda Nayman Ana'nın oğlu ekseninde oluşturulan MANKURT adlı tiplemenin sosyoloji literatürüne girmiş olması bile eserin önemini anlatmağa yeterli.
Köklerinden uzaklaşmış her ruhsuz insanın kendinden bir şey bulacağı "MANKURT" kavramı günümüzdeki aslına yabancılaşan tipleri işaretle kullanılan "YUPPİE" deyimi yerine kullanılamsı gereken bir içeriğe sahip... Hararetle tavsiye ederim !!! Hem kitabı hem de gördüğünüz her YUPPİE'ye MANKURT diye seslenmenizi; mutlaka dönüp aptal aptal size bakacaktır... Deneyin isterseniz...