Toplam yorum: 3.076.922
Bu ayki yorum: 3.800

E-Dergi

Can Sinan ARTUÇ Tarafından Yapılan Yorumlar

15.10.2005

Delgadina öncesi ve Delgadina sonrası olarak hayatında iki döneme sahip doksan yaşındaki çirkin, çekingen ve gazeteci ihtiyarımız, hayatı boyunca kırk küsür hayat kadınıyla beraber olmuştur. Rosa Cabarcas'ın "patroniçe"liğini yaptığı genelevin, arka kapısından girebilme ayrıcalığına sahip, saygın bir müşterisidir. Genelevdeki yirmi küsür kadınla aynı anda evlilik andı içecek kadar da aşka uzaktır. Doksan yaşını kutlayacağı gün, Rosa Cabarcas'a telefon ederek, "körpe" bir bakire kız istemesiyle başlar aşk serüveni... On dört yaşındaki kıza o denli aşık olur ki, kırk yıldır çalıştığı gazetede yapmadığı bir şeyi yapmaya başlar: köşe yazılarını aşk mektuplarına dönüştürür. Bir de kahramanımızı kendi ağzından dinleyelim:

"Çirkinim, çekingenim, çağdışıyım. Ömrümde yazı yazmaktan başka bir iş yapmadım. Hayatta hiçbir becerisi, parlak hiçbir yanı olmayan, soyu tükenmiş biriyim, büyük aşkım üzerine yazdığım bu anılarda elimden geldiğince anlatmaya niyetlendiğim o olaylar yaşanmasaydı, geride kalanlara bırakacak hiçbir şeyim olmazdı."

Unutmadan belirtmekte fayda var, bu kitap kesinlikle cinsellik kitabı değil, bunu kitap içinde satır arasından yakalayabileceğiniz şu tanımla kolaylıkla anlayabiliriz:

"Seks, insanın aşkı bulamadığında elinde kalan bir tesellidir."
01.02.2004

"Ben polisiye-gerilim kitaplarını oldum olası sevmem. Çünkü suçlular veya 'esas oğlanlar' hep sona saklanmaya çalışılır. Hal böyle olunca da, konuda ara sıra dağılmalar olur, bütünlük içermeyen olaylar sırf heyecan olsun diye kitaba konulur. Bu da bana göre zorlamadır ve yapaylıktır. Hatta bana göre, bir polisiye-gerilim yazarının diğer kitapları neredeyse aynıdır, bazıları da birebir aynı olabilir," derdim hep, taa ki bu kitabı okuyana kadar. Sırf polisiye-gerilim kitaplarına son bir şans vermek için de Şeytanın Gözyaşı (Jeffery Deaver-Epsilon Yayınları) kitabını okudum. Sonuç olarak Şeytanın Gözyaşı, yukarıda bahsettiğim, "Polisiye-gerilim yazarının diğer kitaplarının birbirine benzemesi" görüşümü ortaya çıkardı. Çünkü VCD'sini izlediğim Kemik Kolleksiyoncusu (bilindiği gibi Jeffery Deaver'ın kitabının uyarlamasıdır) ile içeriği tıpa tıp aynıydı. Bir arkadaşımdan aldığım tavsiye sonucu, Kızıl Nehirler kitabını geç de olsa aldım (filmini izlememiştim). İyi ki de almışım!.. Kitabın konusu bütünlük içeriyor; suçluyu en sona saklama düşüncesini taşımakla beraber, ara ara ipuçları vererek (tabii bu noktada kitabı dikkatli okumak lazım) kafanızda canlandırmanızı sağlıyor. Hatta Jean-Christophe Grangé'yi o kadar çok beğendim ki, diğer kitaplarını da aldım. Şimdi sırasıyla Taş Meclisi, Leyleklerin Uçuşu ve Kurtlar İmparatorluğu'nu okuyacağım.

Polisiye-gerilim kitaplarından hoşlananlar zaten okumuştur, ama benim gibi bu kategoriye pek rağbet göstermeyen kişilerin de beğeneceği, zevkle ve heyecanla okuyacağı bir kitap Kızıl Nehirler... Hatta bu kategoriye şans vermek için de güzel bir seçim olduğunu düşünüyorum. (ANKARA)
01.02.2004

Bu kitabın tanıtımını, bir edebiyat dergisinde "okuyuculardan gelenler" başlığı altında gördüm. Başlığına bakarak ve kitabın arkasından yazılmış özet konusunu okuyarak, ilginç düşündüğümden bir İnternet sitesinden satın aldım. Kitabı okuduktan sonra, almadan önceki düşüncelerimin ne kadar da büyük bir "yanılsama" olduğunu gördüm. Kitabın neredeyse tamamı, hayatındaki en değerli varlığını kaybeden bir adamın psiko analizinden oluşuyor. Bazı bölümler oldukça sıkılmama neden olduysa da, Hector Mann filmlerinin, sanki gerçekten 1920'lerde oynanmış gibi harika bir kurguyla aktarılması Edebi yönden oldukça büyük bir başarı. Ancak kitapta yer alan birkaç "yanılsama" ise bende, zorlanarak kaleme alınmış düşüncesi uyandırmadı değil. Dili hafif, kurgusu güzel, anlatımı Edebi değerler taşımasına rağmen, adına aldanmamanız gereken bir kitap. (ANKARA)
01.02.2004

Arkadaşları ona Soso derlerdi. Papaz olamayınca 20. yüzyıla damgasını vuran bu devrimci kimdi? Tarihçi Woodward'ın söylediğine göre, "Amerikan bayrağı altındaki bir ordunun yaşadığı en büyük yenilgi" içinde yer alan asker, savaştan sonra Harvard'a dönüp çok ünlü bir yazar ve öğretmen oldu. Massachusetts Baş Yargıçlığı'na yükseldikten sonra, ABD Anayasa Mahkemesi'nin yedek hakimi olan kişi kimdi? Hayatında hep bu ilkeleri dikkate alarak yaşadı: oku, çalış, sindir, karar ver, kararlarını eyleme geçir, sebat et, çok çalış ve geri kalan her şeyi Tanrı'ya ve şansa bırak. İlk gerçek işi, kasalanmış, tabaka halindeki çeliğin galvanizlenip, parçalara ayrılıp, soğuk perçinleme işlemine tabi tutulan bir fabrikada kalfalıktı. Askeri akademide sınıf birincisi, İkinci Dünya Savaşı'nın en büyük amirali olan kişi kimdi?

Bu soruların cevabını, kitapta yer alan ilk üç bölümü okuduktan sonra öğrenebilirsiniz. Diğer bölümler ise şöyle: Yargıç, boksör, çiftçi, doktor, ressam, yazar, Harp Okulu öğrencisi, avukat, öğretmen, gemi yapımcısı, emekli...

Çok detaylı bilgilere yer vermemekle beraber, genel kültür için alınabilecek, okuması kolay bir kitap. (ANKARA)
16.09.2003

Bir kitap gereğinden fazla uzarsa okuyucuyu sıkar, bayıltır hatta kitabın kötü kaderine yani yalnızlığa terkedilir. Fakat kimi yazarlar, daha ağdalı bir dil kullanabilmek, sonunu daha "uzaklaştırmak" için kitaplarını gereksiz yere uzatır, tabir caizse bir "geviş getirme" seansına dönüştürür.

Ancak Palto, bu yazdıklarımdan oldukça farklı. Nikolay Gogol, okuyucuyu karşısına alırmış gibi yazdığı bu eserde, anlatmak istediğini gayet yalın ve açık bir dille ifade etmiş. Kitabın sonu ise, okuduğundan anlam çıkartmayanlara fazlaca fantastik gelebilir.

Sonuç olarak, eğer okuduğunuzdan anlam çıkartma alışkanlığınız ya da özelliğiniz varsa bu kitap, 203 kıratlık elmas değerinde!.. (ANKARA)