E-Dergi

Kitabın uyandırdığı ilk his rahatsız ediciliği. Çok rahatsız edici bir kitap. Çok sert. Değil bir çocuk, insan olan böyle şeyler görmemeli.
İkinci Dünya Savaşı yıllarındaki malum Yahudi soykırımı bir çocuk gözünden son derece sert bir şekilde anlatılıyor.

Tam da içinde bulunduğumuz "barış süreci" dilinin hakim olduğu bir kitap. PKK'yı modern bir isyancı grup, Abdullah Öcalan'ı da bu isyan hareketinin lideri olarak tanımlayan ve bu minvalde açıklamalar içeren, yanlı bir kitap. Olaylara bir de böyle bir açıdan bakmak anlamında okunabilir.

Bu yayınevinden aldım Büyük Umutlar'ı. Kitabın eksik olduğunu düşündüm. Çünkü birinci bölümden sonra ikinci, üçüncü bölüm yok da direkt yedinci bölüme geçiyor mesela. Ama sayfa numaralanmasında bir aksama yok. Konu bütünlüğünde de. Anlayamadım bunun sebebini ama kitabın bütünlüğünde problem yoksa mesele değil.
Hikaye ise şahane. Charles Dickens'in "İki Şehrin Hikayesi" kitabını da bunu da tavsiye ederim.

Pınar Kür'ü tebrik etmek istiyorum. Sinan gibi uyuz bir karakteri büyük bir tarafsızlıkla kaleme alabildiği için. Halbuki Sinan karakteri o kadar sinir bozucu, o kadar kaypak ki, okur olarak ona dev bir hınç duydum.
Nilgün ve Sinan arasındaki inişli,çıkışlı aşk gerçekten yıllar boyunca bitmiyor.
Ben burada her ne kadar yazar belli ki taraf tutmamızı istememiş olsa da Nilgün'ün tarafındayım. Bu yüzden bu bitmeyen aşk, bitse daha iyi olurdu onun için. Ama işte gönül bu.

Ergenlik yaşındaki Holden'in iç dünyasında geçiyor kitap. Kendi kafasındaki konuşmalar bütününden oluşuyor. Onun falan'lı, lanet'li ergence konuşmaları çok sevimli ve komik. Bir yandan acıyor insan ona, öbür yandan sevimli mi sevimsiz mi karar veremiyor.