E-Dergi

Olaylar küçük bir kızın gözünden anlatıldığı için biraz basit. Hatta çocuk kitabı gibi geliyor ilkin o yüzden. Ama sonra kitabın ana konusu olan dava konusuna gelince bir insanlık sorgulaması oluyor. Beyazlar karşısında zencilerin nasıl ikinci sınıf insan muamelesi gördükleri, dönemin şartları çerçevesinde sade bir şekilde anlatılıyor.

Ülkemizdeki polis-adalet ilişkisi ve bunun kamuoyundaki algısını göstermesi açısından son derece önemli bir kitap. Aynı oranda da üzücü ve sinir bozucu. Zira insanların polisin eline düşüp çeşitli kanunsuz uygulamalara maruz kalınca sığınabilecekleri bir adalet olup olmadığını sorgulamanızı sağlıyor. Bunu Festus Okey gibi, Engin Çeber gibi, Baran Tursun gibi somut örneklerle, onların dava süreçlerini göstererek yapıyor.

Küçük Prens'i okuyup sevenlerin, adına aldanarak ve merak ederek alacaklarını düşünüyorum ama hayal kırıklığı olacaktır. Didaktik bir hayat bilgisi dersinden fazlası değil.

Kişisel gelişim kitabı gibi bir hava ile başlasa da devamında öyle olmadığı görülüyor.Kişisel gelişimi heyecanlı bir kurgu içinde erittiği de söylenebilir. Kafadaki tüm soruların cevaplandığı son on sayfası, kitabı okuduğunuza değer.

Memleketin gidişatından tedirgin bir gazetecinin bu tedirginliği, iktidar muhalefeti yaptığı için işinden gücünden olmasından kaynaklanmıyor. Samimi bir tedirginlik onunkisi.
Sırf gazetecilik yaptığı için, kitap yazdığı için tutuklanan meslektaşlarına üzülüyor. Çocukluğunu yok yere hapishanelerde geçirenlere üzülüyor. İşçiye üzülüyor, fakire üzülüyor. Kitabın her sayfasında bu üzüntü dalga dalga çarpıyor insanın suratına.