E-Dergi

Marie Lu’nun kaleminden güzel bir bilim kurgu romanı. Romanda olaylar Warcross isimli bir sanal gerçeklik oyunu etrafında gelişiyor. Annesi tarafından terk edilen ve kısa süre önce babasını kaybeden Emika Chen New York’ta yaşayan, hayatını Warcross isimli oyunda ödül avcısı olarak geçindirmeye çalışan bir hackerdir. Asıl olaylar zinciri de karakterimizin Warcross açılış şampiyonasını hacklemesi ile başlar. Bir anda kendisini oyun içinde bulur ve farkında olmadan çok ünlü biri haline gelir. Bu durumun ardından Warcross ve nörolink taralayıcısı olan Hideo Tanaka da kayıtsız kalmaz, bizzat kendisi Emika'yı Tokyo'ya gizli bir anlaşma için davet eder ve ardından olaylar zinciri gelişmeye başlar.
Marie Lu’nun okuduğum ilk romanı ve çok güzel kurgulanmış bir bilim kurgu roman diyebilirim. Yazarın dili akıcı hızlı okunabilir bir roman ve baştan sona sıkılmadan hızlıca ilerleyen bir kurgusu mevcut. Devam romanı olan Wildcard’ı da bir an önce okumak için sabırsızlanıyorum.

Gülseren Budayıcıoğlu'nun okuduğum ilk romanı. Olaylar yazarın sahibi olduğu Madalyon Psikiyatri Merkezi'nde geçiyor. Kitabın ilk bölümleri yavaş ilerlemesine rağmen bir süre sonra kitabın sayfaları arasında kayboluyorsunuz. Çok akıcı ve bir sonraki sayfada neler yazdığını merakla bekliyorsunuz. Kitapta ana karakter olan Ala ismindeki bir genç kızın çocukluğunda yaşadığı aile içi travmalarının çözümlemelerini, yaşadıklarının günümüze yansımasının yanı sıra psikiyatristin diğer danışanları ile olan seansları ve yaşananları okuyacaksınız.

Çocukluğunda hiç sevilmemiş, hiç istenmemiş, hiç değer verilip çocukluğu korunmamış bir kız... Yaşadığı ailede ne kadar ruh hastası varsa Ala'nın bugününü etkilemiş... Bu yüzden çirkin, sevimsiz ve istenmeyen biri olup çıkmış Ala. Ana karakterin yaşadıkları sizi gerçekten çok etkileyecek. Terapi seanslarının ilk başlarında Ala yasadıklarını anlatmakta zorlandığı için hekim hikayeler anlatarak hastanın kendisine güvenmesini sağlıyor.

Atiye dizisinin esinlenildiği roman fakat dizi ile birbirinden oldukça farklı ilerliyor. Kitaplar diziden daha iyi olsa da ikinci kitap ilk kitap kadar etkileyemedi beni. Kitapta Atiye’nin kahin olma yeteneklerini geliştirme ve boyut kapılarını yönetme konusunda ilerleyişini adım adım görüyoruz. Kitapla ilgili beğenemediğim en büyük kısım olayların oldukça basitleştirilerek anlatılması. Olaylar aşırı hızlı gelişiyor yazar maalesef kurgu açısından zenginleştirememiş. Yine de kitabın sonundaki ütopik olaylar bir sonraki devam romanını merakla beklememi sağladı. Fantastik tarz sevenlere okumalarını önerebilirim.

Gülseren Budayıcıoğlu’nun ilk romanı. Bu kitapta birbirinden farklı hayatlar, birbirinden farklı problemler yer alıyor. Kitapta uzun şekilde yer alan televizyondan da tanıdığımız Masumlar Apartmanı, Çöp Apartman adı ile bu kitapta yer ediniyor. Okudukça nasıl hayatlar var dediğimiz, içlerinde bizlerden de parçalar olan hikayeler bulabiliyoruz. Ve kitabı okudukça anlıyoruz ki çoğu psikolojik problemin ardında sevgisizlik, ilgisizlik yer alıyor. Sevgisizliğin insanı yok edecek kadar büyük bir sorun olduğunu anlıyoruz. Sevgi kurtarır, sevgi hayata bağlar, sevgi var oldukça mutluluk var olur.
Güzel bir dille yazılmış yer alan kısa hikayelerle kendisine bağlayan bir roman. Sadece psikiyatri ve psikolojiye ilgisi olanlara değil, herkesin okuması gereken ilginç güzel bir kitap. Kitabı okudukça eminim herkes kitabın bir yerlerinde kendisinden bir şeyler bulacaktır.

Kitabı tekrar okumak o kadar güzeldi ki…

Bu kitapta Harry, Ron ve Hermoine herkesin hayatına korku salan ve hayatları altüst eden karanlık büyücü Lord Voldemort'u öldürmek için hortkulukların pelinde bir maceraya başlarlar. Hortkuluklarla geçen arayış Hogwarts'ı da içine alan bir büyücü savaşına döner.

Kitap son kitap olması ve savaşta gerçekleşen kayıplarla birlikte içimde büyük üzüntü açtı. Kitabı okurken mutlaka duygulanıyorsunuz. Ve kitabın bitmesi içten içe üzdü ve Harry Potter’ın ruhumdaki yerini daha da kocaman hale getirdi.

Bu güzel dünyaya girebilmek için mutlaka bu kitap serisini okuyun...