E-Dergi

Çevrenizde çok sayıda Atatürk'çü var değil mi? Ama bazılarına sorsanız Atatürk'ün islamiyete bakış açısının pek olumlu yönde olmadığını söyler değil mi? Evet söyler ama bu sadece bir ön yargıdır. Rahmetli Cenk Koray'ın yazdığı bu kitap, Atatürk'ün islamiyete bakış açısının negatif yönde olmadığını, Atatürk'ün sadece Arabizm dayanaklı ve anti-laik görüşlü islamiyete karşı olduğunu anlatmak istiyor. Kitap bunu mükemmel bir şekilde anlatmıyor ancak bu sizin tatmin olma limitinize bağlı.

Kitabın tek yönlü olması ilk negatifi. Yani kitap sihir ve büyüyü başından sonuna kadar yalanlıyor. Bir kitap öncelikle tarafsız ve çoklu bir bakış açısı ile yazılmış olmalı. İşin ilginç yanı ise kitabın başlığında bile yer alan "Kur'an ve Hadislere göre" kelimeleri ve kitabın içinde yazanlarla Kur'an'da yazanların uyuşmaması dikkat çekici. Bence bu kitap vb. gibi neredeyse tamamen tek kişilik görüşleri içeren kitapları satın almaktansa dininize ait olan herşeyi kutsal kitabınızdan öğrenmeye bakın.

Kitap, üstü kapalı bir şekilde olsa da sol ağırlıklı siyasi görüşün propagandasını yapmakta. S.S.C.B'nin Rusya olarak anılmasındaki dünya düzenine bedel negatif olguyu ben halen anlamış değilim. Eminim bu kitabı alan diğer okurlarımız da anlamamışlardır. Ayrıca S.S.C.B'nin (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) Rusya olmasının Türkiye'ye zararı nedir? Kitapta bundanda bahsediliyor ancak maalesef kitabın genel içeriğinde ve üslubunda var olan gizli öfke bazı şeyleri anlaşılmaz kılmış görünüyor.

Kitapta otomobil markalarının birbiriyle olan pay kapma mücadelesi adeta "tarih-savaş" olayını akla getiriyor. Ancak çok ünlü ve hatta bugün en çok aranan otomobilleri üreten bazı markalara neredeyse hiç yer verilmemiş olması kötü. Zaten kitabın üzerinde yazan "Üç ülke, üç kültür, üç yönetim anlayışı" adlı başlıkta Almanya'nın VW'sini, Japonya'nın Toyota'sını ve Amerika'nın GM'ini (General Motors) ele alıyor. Kitapta ele alınan konu biraz daha geniş kapsamlı olabilirdi.

Kitabı okuduğunuzda ilk aklınıza gelen şüphesiz Almanya'da bu yıl tutuklanmış olan Kaplan'cılar olacaktır herhalde. Kitabı okurken aklınıza gelmesini beklediğim bir diğer öge de Almanya'daki laiklik ve demokrasinin Türkiye'deki kadar güçlü bir yapıya sahip olmaması... Örneğin Türkiye'de Cumhuriyetimizin bir parçası olan laik düzene karşı yapılan irticai bir icraat kısa süre içerisinde ordunun tutumu sayesinde sönümlendiriliyor. Ancak Almanya'da da genellikle Müslüm kesim laisizme gölge düşürüyor ve bu nedenle Almanya bu tür icraatlara Türkiye gibi hazır ve alışkın değil. Kitapta anlatılmak istenen olay bunun vayrıntısı.