Toplam yorum: 3.077.155
Bu ayki yorum: 4.033

E-Dergi

nickimse Tarafından Yapılan Yorumlar

18.09.2003

Bu kitapta Beyaz Kale'nin izini süren pek çok aydnlanma yaşadım. Doğu'nun kendini ve Batı'yı algılayışı üzerine kaleme alınmış nadir eserlerden biri olduğunu düşünüyorum. Eğer kitabı yutar gibi okursanız olayların örgüsüne hapsolabilirsiniz. Ama hazmetmeyi hedefleyip kitaba emek verirseniz edebi inceliğine ve lezzetine varabilirsiniz. Örneğin Hans Hansen'in evinin perdelerine Lacivert'in yorumu. Batının ciddiyet ve sempatiyi aynı anda aynı eşikten atlatabilen zihinsel küresi ile Doğunun kompartmalara bölünmüş zihinsel küresi arasındaki karşıtlığı tam bir edebiyat ziyafeti olarak dizlerinizin üzerinde size sunuyor. Bunun gibi kitapta pek çok ışık gölge oyunu var. Acı ki, yine "okumadan" yapılan eleştiriler tozu dumana katıyor. 24 Ocak 02 tarihli Cumhuriyet'de çıkan eleştirinin sahibi, münevver bir insan olarak tanınmakla birlikte okumadığını itiraf ediyor ve buna rağmen fevkalade yorgun bir zihinle Kars'ın makus talihine Pamuk'un vurdğu darbeden söz ediyor. Bir tür Kenan Evren dialektiği ile Pamuk'un Kars'da geçirdiği günleri battaniye altında geçirmeseydi daha "güzel" gözlemler yapabileceğini yazıyor. Kalem kağıta aşina insanlar iki günde 425 sayfa okuyamıyorlarsa gerçekten kendilerini bu aleme ait hissedebiliyorlar mı, merak ediyorum. İlginç olan şu ki basında Kar yeniden yazılıyor. Pamuk Kars-İstanbul fikri ekseninde yazmıştı; eleştirenler Teşvikiye-"Ben" ekseninde romanı yeniden yazıyor. Acaba Pamuk daha az asabi, daha az ayna tutan Çukurovalı ve daha az yakışıklı olsaydı kendini daha çok sevdirebilir miydi diye düşünüyor insan.
18.09.2003

İsyan Günlerinde Aşk, çok dingin nasıl ifade edeyim, sanki birisi kulağınıza fısıldıyor gibi sakin bir anlatıma sahip geldi bana. O ayaklanmalar, isyanlar, onca gürültülü olay sanki geçmişte yaşanmış ve bitmiş olmasının verdiği bir kayıtsızlıkla sessizce, kendi kendine konuşur gibi anlatılmış. Okurken dinlendiğimi hissettim ama bende fırtınalar koparmadı bu kitap. Bitince biraz ters oldu ama Kılıç Yarası Gibi'yi okuma ihtiyacı duydum, onda da aynı sakinliği buldum derken Reşit Paşa'nın Osman'ın yanına "öldüğü sırada üzerinde olan gecelik entarisi ile" geldiğini okuduğumda büyü bozuldu. Çünkü ikinci kitapta Reşit Paşa'nın sürgünde evinden çıkıp padişahın yanına giderken yolda bir ağaca dayanıp kalp krizi geçirerek öldüğü anlatılıyordu. Herhalde evinden geceliği ile çıkmamıştı...Bu bölümden sonrasını sadece yeni çelişkiler bulacak mıyım düşüncesi ile okudum ve buldum da. Doğrusu Ahmet Altan'ın ikinci kitabını yazarken ilkini unutmuş olmasına inanamadım. Kitapları ardarda okuyanlar da sanıyorum bu çelişkileri farketmiştir. Hatta Kılıç Yarası Gibi isimli romanda çocuk bakıcısı olan Fransız dadının birkaç sayfa önce annesinin hastalığından dolayı Fransa'ya döndüğü anlatılırken, çok değil beş-on sayfa sonra babasının hastalığı nedeniyle Fransa'ya döndüğünden bahsediliyor. Doğrusu bu durum kitapların verdiği keyfi kaçırdı desem yeridir. Ama anlatımı konusundaki fikrim değişmedi. Yumuşak, sakin, huzurlu bir anlatım tarzı var, herşeye rağmen...
18.09.2003

Bu soğuk kış günlerinde okurken içimizi ısıtacak ve bizleri hafif hafif gülümsetecek bir kitap. Sunay Akın kedilerden simitlere, martıların ve vapurların rüyalarına girip kendisini aşık ettiği Kız Kulesine, hayatlarımızın yavaş yavaş kararmaya girdiği şu günlerde bizlere ışık tutan -Lambalı kadın-a kadar kelimeleriyle güzel anlamlar taşımış. Bu kitabı okuduktan sonra yağmur atında şemsiyenizi yüzünü ilk defa gördüğünüz insanlarla paylaşabilir, kutlamasa da Sunay'a doğum gününde bir şemsiye hediye edebilirsiniz..
18.09.2003

Her ne kadar önceki iki kitaptaki karakterlerin ve olayların etkisi her sayfada hissediliyor olsa da okumak büyük zevkti. Önceki romanlarının aksine daha hüzünlü bir hikaye anlatıyorbu romanında. Çevirisi aceleye mi gelmiş diye düşündüm okurken, bazı cümleler o kadar devrik ve anlamsızca asılı kalıyordu ki...390-95. sayfalar arasındaki dilimde bir çelişki vardı, Stevie Sullivan'ın aynı anda iki farklı yerde ortaya çıkmasına takılı kaldım okurken. Çok güzeldi, okumaktan mutluluk duyduğum bir romandı yine de. Çevirisinin daha özenli olmasını hakeden bir öyküydü bence.
18.09.2003

Kitap 600 sayfadan fazla. Ama okumaya başladığınızda kendinizi o kadar kaptırıyorsunuz ki, sayfaların nasıl aktığını anlayamıyorsunuz. Hele eski Mısır, Sümer, Maya vb. uygarlıkların tarihlerine ve mitolojilerine, Kitabı Mukaddes ve İncil'deki "puzzle" gibi metinlere ilgi duyuyor ve uzayın derinliklerini merak ediyorsanız. Mayaların 2012'si ile Z. Sitchin'in teorisindeki 12. Gezegen'i birleştiren, heyecan verici bir teori. Bu yaz en çok konuşulan kitap bu olacak gibi görünüyor. Önsözü Engin Ardıç yazmış. Onun da belirttiği gibi, yabancı yazarların best-seller olmuş kitaplarından hiç aşağı kalmayan, titiz ve orijinal bir araştırma.