E-Dergi

En kutsal ve masum kavramların bazen -hatta çoğunlukla- nasıl bir kabusa döndüğünün kısa anlatımları. yazarın dili çok sade ve anlaşılır ama anlattığı meselelerin içinden çıkmak çok zor.

Sonuna doğru biraz dağılsa da alışılmadık metinlerden hoşlananlar için ağıza çalınan bir parmak bal gibi. Yazarın daha önceki romanı Resulü beğenenler bunu da beğenecekler...

Yazar saltanatın kaldırılması, cumhuriyetin ilanı, halifeliğin kaldırılması ve anayasa tartışmaları ile ilgili meclis zabıtlarından yola çıkarak siyasi ortamı değerlendirmiş. O sıralarda da mecliste bu konular üzerinde hararetli tartışmalar olduğunu, gelişmelerin hiç de öyle "bir günde cumhuriyeti ilan ettik" cinsinden olmadığını, konu hakkında milletvekillerinin seviyesi yüksek tartışmalara girdiğini görüyoruz. Yazar sadece aktarıcı olarak kalmış tartışmalar hakkındaki görüşünü belirtmemiş.

roman kahramanı o kadar iyi, o kadar duygulu, o kadar hassas bir karakter ki bu kadarı da olmaz dedirtiyor. başka bir gezegenden düşmüş gibi olduğundan hiç gerçekçilik duygusu uyandırmıyor. sıkıcı değil ancak sürükleyici de değil.

ulus devletin icadı sürecinde bütün toplumlar kendi folklörlerine başvurmuşlar, efsaneleri, türküleri, dansları ve masalları etnik kimliğin hem yaratıcı hem birleştirici bir unsuru olarak kullanmışlardır. Türk devleti de bu süreçten bağımsız değildir. Osmanlının son döneminde türkçülük akımıyla birlikte keşfedilmeye başlanan halk bilimi cumhuriyetle birlikte popülerleşmiş, milliyetçi bir dilin esiri olmuştur. Kitap tüm bu süreci çok iyi anlatıyor.