Toplam yorum: 3.074.925
Bu ayki yorum: 1.800

E-Dergi

BilgeFoyle Tarafından Yapılan Yorumlar

Ölmeyi istemek ne demektir, bilir misiniz?

Bir insanın “ölmek” istemesi, neredeyse her zaman “çaresizlik” duygusu ile ilişkilendirilir; büyük bir kayıbın ardından ölmeyi istemek, açlıktan, sefaletten, terk edilmişlikten dolayı ölmeyi istemek... Halbuki “ölmeyi istemek” her zaman talihsizliğin, acının, merhametsizliğin, fakirliğin, düşmüşlüğün, yalnızlığın peşine takılıp da gelmez. Bazen ölmeyi istemek, sadece, çok basit bir şekilde artık “yaşamı” reddetmektir.

Bazen, “kendi kendisini anlamlandırmaya çalışan atomların,” bu motivasyonu kaybetmesidir ölmeyi istemek. Varolmayı, bilinç halini, düşünceleri, rutinleri, günlük alışkanlıkları, kaygıları, biyolojik ve duygusal ihtiyaçları, biyokimyasal ve elektriksel tepkimeleri, etki etmeyi, maruz kalmayı sona erdirmek, sonsuz bir atıllığın pençesine düşüp varoluş haline bir son vermek istemektir. Sağlıklı kabul edilen, “normal” diye adlandırılan, gündelik meşgalelerle dolu bir zihnin, bu isteği, hatta kimi zaman “ihtiyacı” doğru şekilde anlamasını beklemek beyhude bir uğraş olabilir; ama buna en çok yaklaşabileceğiniz deneyimlerden biridir “Veronika Ölmek İstiyor” adlı bu başyapıtı okumak… O yüzden herkesin kütüphanesinde kendisine yer bulması gerekir.

Toplumun önyargılarına göre “gerçek sorunları olmayan”, belki de “inançsız”, varlık içinde yokluk çeken, kimine göre “zayıf iradeli”, kimine ise öykünecek kadar güçlü gelen, içsel bir yangınla kavrulan, anlamaya çalıştıkça, nefes alınan ilk günden beri, istemsiz bir refleks haline gelen “varoluşun” kendiliğinden akan ritmini unutan bir ruhu, zihni anlamaya yaklaşmak isteyenler, mutlaka bu eseri okumalı.

Pek çok okurun “en sevilen yazarlar” listesinde olan “Paulo Coelho”nun kanaatimce en iyi kitabı olan bu eser, kendisine çizilen yolu anlamaya çalışırken, öğrendiği her şeyi unutan, daha derin sorguladıkça, aldığı cevapların sarsıcılığından ötürü, dünyasını temellendirdiği tüm kaideleri sarsılan okurlara “iç ferahlığına yakın” bir “zihinsel aydınlanma” vaadi sunuyor. “Sonu, başından belli” bir yolda yürümenin, neden bu sonu ilk adımda değiştirdiğini, sürekli genişleyen bir evrende, giderek uzaklaşan sınırların, aynı şeyleri düşünüp hisseden binlerce insan arasındaki mesafeyi neden hiç çoğaltmadığını; inanç, aşk, güven, tatmin, sadakat, keşif, heyecan gibi duyguların neden insanları dünyaya tabir-i caizse “çivileyen” sabitler olduğunu yeni bir yolla öğrenmek için, bu kitabı mümkünse yalnız okumak ve bitirdikten sonra üzerine uzun uzun düşünmek gerekiyor.

Teknik açıdan değerlendirmek gerekirse, modern yaşamda tıbbi açıdan tasniflendirilmiş kişilik bozukluklarını, son derece yalın ve edebi bir dille, oldukça sürükleyici bir şekilde kitabına taşıyan yazar, tecrübe ettiği (ve geçmişinde önemli bir yer tutan) pek çok zihinsel sancıyı, bazen ana karakterde, bazen yan karakterlerde, bazen ise mekan tasvirlerinde okuyucuya olabilecek en sade dille ulaştırmış. “İnsan neden intihara teşebbüs eder?” sorusunu yönelten Coelho, bu son derece rahatsız edici soruyu, hiçbir mesaj kaygısı taşımadan, kendi dilini ve sınırlarını aşan evrensel bir sevecenlikle yanıtlayarak; “insan neden intihara teşebbüs etmemeli?” izahati ile kendi sorusunu yanıtlamış.

Zihnine, kalbine, ruhuna yaşam sevinciyle dolu bir es vermek isteyenlere, o duraklama anında duru bir içgörü katacak bu başyapıtı mutlaka okumanız dileğiyle.