Toplam yorum: 3.077.822
Bu ayki yorum: 4.700

E-Dergi

Sybaris Tarafından Yapılan Yorumlar

07.04.2012

Sürükleyici bir özyaşam öyküsü. Adnan Çabuk, son derece ilginç ve maceralı bir hayat yaşamış. Hayat mücadelesine, cesaretine ve iyimserliğine hayran olmamak elde değil. Yokluklar içinden gelmesine rağmen, müthiş bir yaşam enerjisiyle ve yapıcılıkla dolu bir kişilik. Kitap son 100 sayfasındaki uzun uzadıya anlatılan Hindistan seyahatlerinde biraz tekrara kaçar gibi olsa da, yine de ilgiyle okunuyor. Herkese tavsiye ederim.
07.04.2012

Kötü bir kitap. Kitabın üçte ikiden fazlası, daha önce gazetelerde çıkmış olan röportajları veriyor. Kalanında da ağırlık, korucuların özlük hakları mücadelesine ayrılmış. Heyecanla elime aldığım kitabı hayal kırıklığı içinde bitirdim. Korucu olan Akdağ, sos niyetine araya kendi görev bölgesindeki üç beş şüpheli olayı sıkıştırıp iddialarda bulunmuş. Bu tür kitaplarda hep olduğu gibi dil çok kötü. Kitabın ciddi bir editörün elinden geçmesi gerekirmiş. Kronolojik sıra izlenmiyor; bir oraya bir buraya zıplıyorsunuz. 1992'den bahsedilirken, hiçbir ön açıklama yapmadan 2006'ya atlanıyor. İmla hataları, düşük cümleler ve ifade bozuklukları da durumu iyice içinden çıkılmaz hale getiriyor ne yazık ki.
02.04.2012

Bu kitap bilimsel bir eser niteliği taşımayan, desteksiz öznel yorumlarla dolu bir "PROPAGANDA" kitabı. Tutarsızlığı ile beni son derece öfkelendirmesine rağmen, yine de herkesin okumasını tavsiye ederim. Yerli Türk oryantalizminin ne olduğunu anlamak isteyen, bu kitabı ve ardındaki amacı sorgulasın. Halkından utanan, Avrupa'nın her şeyin en iyisini yaptığını düşünen ve bütün kötülükleri, mensubu olduğu (?) halka yükleyen içimizdeki oryantalistlerin bir manifestosu adeta.

Hür'e çeşitli sorular sormak isterdim. ABD'nin kurucu babalarının hepsi köle sahibi, varlıklı insanlardı. Peki, ABD halkı onları bugünün kıstasları ile değerlendirip yerden yere mi vuruyor, yoksa bu olguya "dönemin gerçekleri" açısından mı yaklaşıyor? Fransa'da ulus devletin oluşumu sırasında etnik ve dini türdeşliği sağlamak için Vendee'de ve başka yerlerde büyük katliamlar yapıldı. Sadece St. Barthelmy katliamında yüz binlerce Protestan öldürüldü. Keza İngiltere, ulus devlet sürecinde Katolikliği ezdi geçti, İskoçlara ve İrlandalılara kan kusturdu. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Yani sadece "kötü ve barbar Türk'e" hesap sormak, ulusu devlet kurarken yaptığı her şeyi katliam olarak nitelemek adil mi?

İslamcısının, liberalinin, Avrupa hayranı yerli oryantalistlerin bugün salyalar saçarak yerden yere vurduğu İttihat Terakki ve onun "hazin ama kaçınılmaz" eylemleri olmasaydı, Türk'ün elindeki son yurt olan Anadolu da elden gitmişti. Hoş, Hür gibi "haymatlos aydınlar (!)" için bunun hiçbir önemi olmazdı. Eminim emperyalist işgalcilerin "kötü, katil, barbar Türk'e" Anadolu'nun ortasında ayırdıkları bozkır devletinde durmaz, kapağı hemen Ermeni veya Pontus devletlerine atardı onun gibileri.
Hür'ün kitabı bilimsel disiplinden yoksunluğu, sinsi tarafgirliği, "maalesef mensubu olduğu" halktan utancını her satırda ele veren yapısıyla, bir İBRET VESİKASI. Bu liberal-İslamcı aydınlar korosu şunu anlamıyor: İttihat Terakki, kendisini Avrupa'nın sağlam ulus devletleri karşısında hiçbir geleceği olmayan bir ırklar, diller ve dinler bohçasının yöneticisi olarak buldu. Osmanlı yüzyıllarca karnının üstüne yatıp esasen bir Ortaçağ artığı olan idari ve siyasi anlayışını sürdürdüğü için, İttihat Terakki'nin can havliyle ulus devlet kurmaktan başka hiçbir seçeneği yoktu. Çünkü çağın gerçeği buydu ve bunu yapamayanların başına nelerin geldiği, Avrupa sömürgeciliğinin girip mahvettiği bütün kıtalarda görülüyordu. Balkanlar, Orta Avrupa toprakları devletin elinden birer birer alındı. Emperyalizmin yeni hedefi, Ortadoğu topraklarını da yutmak, devletin son kalesi olan Anadolu'yu parçalamak için azınlıkları "manivela" gibi kullanmaktı. Ermeniler ve Rumlar bu göreve sevinçle talip oldu. İngilizlerin Benjamin Disraeli ve S. Canning'den beri ciddi ciddi düşündükleri, "Barbar Türkleri geldikleri yere, Orta Asya'ya geri göndermek" düşünün gerçekleşmesi için engel kalmayacaktı. İşte o yerden yere vurulan İttihat Terakki, son bir hamleyle, cesurca davranarak bu bin yıllık Hıristiyan rüyasını bozdu. Avrupa'nın hala kabullenemediği, besleyip büyüttüğü yerli oryantalistlerle temelini zayıflatmaya çalıştığı bu ulus devlet, işte böyle hazin bir ortamda kuruldu.
NATO gibi Batı kurumlarıyla yoğun işbirliği yapmamıza rağmen, bugün bile biz Türklere nasıl muamele ettiklerini görüyoruz. Hür'ün "rasyonel, her zaman adil, mükemmel" Batısı, kan ve gözyaşı üstüne kurulmuştur ve 21. yy'da sadece sömürü taktiklerini daha rafine hala getirmiştir o kadar. İçimizdeki "iliştirilmiş oryantalistler", yasını tuttukları Rum mübadelesi ve Ermeni tehciri olmasaydı Filistin'den beter hale geleceğimizi kendilerine bile itiraf edemezler. Dünyada ekonomik, askeri ve teknolojik olarak suyun başını tutmuş Batı ülkelerinin gamsız ve arkası sağlam aydınlarına özenerek, hatalarına rağmen fakir bir ulusu 80 yılda iyi bir refah seviyesine yükselten cumhuriyete yıkıcı ve haksız eleştiriler getirenlerin samimiyetinden her zaman şüphe duyuyorum.
Rahmetli Gündüz Aktan, Ayşe Hür ve benzerlerinin "psiko-patolojisini" çok iyi analiz etmiş ve onların bilinçlerinin derinlerindeki oryantalizmi ve safdilli Batı hayranlığın deşifre ederek bu liberal koronun gizli komplekslerini suratlarına vurmuştu. Şu anda yeni bir Gündüz Aktan'a ihtiyacımız var. Halkını yerden yere vuran, onlardan utanan ve bu hareketleri karşılığında Batı akademyası ve kindar diasporalar tarafından pohpohlanarak ödüllendirilen "iliştirilmiş oryantalistlere" değil.