E-Dergi

Basitliği ve bilimsel özenden eksikliğiyle beni pek tatmin edemeyen bir kitap. Daha ayrıntılı açıklamalar beklerken, Saatli Maarif Takvimi'nin arkasındakiler gibi çok minik kıssalarla karşılaştım. Yazarın ayrıntılı bir giriş bölümü yazarak, anlatacağı efsaneleri Aarne-Thompson halk masalı sınıflandırma rehberine veya Vladimir Propp'un bilimsel sınıflandırmasına göre belli bir bağlama oturtması gerekirdi. Ayrıca birçok "efsane (!)" çok küçük farklarla tekrar ediliyor. Adından ve yazarından beklediğim bilimsel tatmini sağlayamadı.

Ne yazık ki çok başarılı bir kitap değil. Anadolu genelinde anlatılan ve iyi bilinen birçok masal sanki Doğu Karadeniz'e özgüymüş gibi yanasıtılmış. Hatta Dede Korkut destanındaki Kanturalı hikayesi de burada Trabzon efsanesi gibi verilmiş. Micanoğlu ve Hekimoğlu efsaneleri dışında beni cezbeden bir yönü olmadı. Daha ayrıntılı, dipnotlarla zenginleştirilmiş bir kitap olabilirdi.

Hoş bir kitap. Yazarın maceralı hayatını temel alan ve bunu kurgu öğeleriyle zenginleştiren, heyecan verici bir kitap. Merakla okuyor ve sayfaları birbiri ardına çeviriyorsunuz. Tek kusuru, başkarakter Linbaba ile hem hesabına çalıştığı hem de bir baba gibi saygı duyduğu, Afgan kökenli Müslüman mafya babası bilge Abdül Kadir Han arasındaki uzun felsefi diyaogların gereğinden fazla uzaması. Ahlak, cesaret, bilgelik vs üzerine yapılan bu sohbetler okuru sıkıyor. Ayrıca bu sohbetlerdeki tezlerin hiçbir yeniliği de yok. Ama olay örgüsüne diyecek yok. Linbaba'nın kişisel aydınlanması, affedicilik sayesinde bilgeliğe ulaşması ve fakir gecekondu halkından aldığı yaşam dersleri, bizi tam yüreğimizden yakalıyor. Hindistan için neden "tek başına bir gezegen" dediklerini, bu kitabı okuyunca daha iyi anlıyorsunuz. Kitapta beni en çok etkileyen, harika biçimde gülümseyen Prabaker karakteri oldu. Doğu bilgeliğinin tüm izlerini taşıyan bu mütevazı insadan öğrenecek çok şeyimiz var. Sonuç olarak, herkese tavsiye edebileceğim güzel bir kitap.

Haruki Murakami'nin "Zemberek Kuşunun Güncesi" ni hatırlatan ilginç bir kitap. Merkezinde Benno von Archimboldi adlı gizemli bir Alman yazarın olduğu beş bölümden oluşan, uzun ama merak uyandırıcı bir kitap. Kitapta yazarın adeta kendini ispatlamak için yazdığı birkaç zorlama bölüm olsa da (örneğin, Profesör Oscar Amalfitano'nun hayatı ve yaptıkları bana pek gerçeklik duygusu vermedi. Ayrıca Amalfitano'nun anlatıldığı bölümdeki, birbiri ardına sırralanan önemli düşünürlerin ve sanatçıların kurguyla organik bir ilişkisi yok) genel olarak merak duygusunu hep canlı tutan ve kendini okutturan bir kitap. Bolano edebiyatın büyük ustalarının yer aldığı üst kategoride olmasa da, yaklaşan ölümünden önce dünyaya iz bırakmak için verdiği canhıraş çabası ve iyi bir hikaye anlatıcısı olması nedeniyle belli bir düzeye erişiyor. Özellikle yazın okunabilecek, güzel bir roman. Ama bir uyarım var: Stephen King'in yorumuna bakarak bunun bir polisiye-gerilim kitabı olduğunu sanmayın, fena halde yanılırsınız. Kadın cinayetleriyle ilgili bölümün genel kurgudaki yeri belirsiz.

İnsanı hemen etkileyen, olağanüstü psikolojik çözümlemelerle dolu, harika bir kitap. Usta işi bir yazar tarafından kaleme alındığını her satırında belli ediyor. Başkarakter Alfonso'nun duygusal gelgitleri, kararsızlıkları, zayıf kişiliğinden kaynaklanan kuruntuları ve cesaretsizliği kitap boyunca devam ediyor ama bizi sıkmıyor. Kitap beklenmedik bir sonla bittiğinde, Alfonso'ya karmaşık duygular besliyoruz. Her iyi kitap gibi, insan denen bilinmezliği çok iyi yansıtan ve bizleri ikilemler içine sokan, her cümlesi özenle yazılmış bir kitap. Çabucak okunuyor ve insanı sarsıyor. Herkese tavsiye ediyorum.