Kitaptaki hikâyeleri okuduğunuzda altı asırlık bir imparatorluğun sonu, idam fermanı olan 1. Dünya Savaşı’nın halk katındaki yansımalarının da Osmanlı’nın tarih sahnesinden çekilmesi kadar acı ve dağlayıcı olduğunu anlıyorsunuz. Böylesine acı ve dağlayıcı hikâyeleri, büyük bir ustalıkla aktaran yazarların hakkını teslim ederken içinizden bir değil, pek çok parça da kopuyor. Millî edebiyat akımı sayesinde dönemin dilinin genelde sade olması hikâyeleri bugün de rahatlıkla anlamamızı sağlıyor, ama dili bugün bizim için ağır olan hikâyelerde de ayrı bir tat var. Sayın Nesime Ceyhan güzel bir derleme hazırlamış. Özellikle Yakup Kadri’nin bütün hikâyeleri birbirinden güzel.
Hemen hemen neredeyse Sarıkamış hezimetine ve Çanakkale zaferine indirgediğimiz 1. Dünya Savaşı’nın hem cephedeki, hem de cephe gerisindeki hâlet-i ruhiyesini, sıradan insanlardaki, askerlerdeki, ailelerdeki yansımalarını, etkilerini bilmezsek her şeyden önce şehitlerimizin ruhuna, sonra da o dönemde yaşanan zorluklara, sıkıntılara, özlemlere bigâne kalmış oluruz.
Tarihi, hem de yakın tarihimizi edebiyatın insan ve duygu çeşitliliği ve o sıcak zenginliğiyle süsleyen böylesi çalışmaların, derlemelerin artması dileğiyle. Çünkü edebiyatsız bir tarih, tarihsiz de bir edebiyat düşünülemez.
“Hakikat, bir dikendir. Dokundukça batar; batmadıkça da tesiri anlaşılmaz!”
Hakikatin dikenleri 1. Dünya Savaşı’nın hikâyeleri bu kitapta.