En koyu savunucusundan en şedit karşıtına kadar kimin nesini, ne kadar bildiği meçhul olan AB hakkında Osmanlıdan başlayarak Avrupa ile tarihî, siyasî, ekonomik ve kültürel ilişkilerimize tutulmuş bir projeksiyon. Dünün zengin birikimini yakın tarihin getirdikleriyle ustalıkla birleştiren ve olaya hakim açılardan bakan bir İlber Ortaylı klasiği. Kitap, diplomasi tarihimiz ile at başı giden modernleşme maceramıza ve bugünkü AB ilişkilerimize ışık tutmakla kalmıyor, aynı zamanda Avrupa’nın bugünkü siyasî, sosyal, kültürel ve ekonomik durumu üzerinden AB’nin bugününe ve yakın geleceğine ışık tutuyor.
Sayın Ortaylı, Türkiye’nin bu haliyle Avrupa’nın da, Asya’nın da bir parçası olmadığını, AB’nin özellikle demografik açıdan kan kaybettiğini, sadece sanayi ve ekonomi açısından değil, kültürel bakımdan da yerinde saymaya başladığını, hatta gerilemeye başladığını, bu açılardan AB’nin Türkiye fazla bir şey katmayacağını, hatta demografik açıdan yük getireceğini savunuyor. Göz ardı etmeyelim; ama gözümüzde de büyütmeyelim tavrı.
Kitabı okuyunca AB’nin, daha doğrusu Avrupa’nın dışında kalmamızın da; ama o sistemin içine her şeyimizle tamamen dahil olmamızın da hem coğrafî, hem tarihî, hem de kültürel açılardan mümkün olmadığını görüyorsunuz. İki dünyanın ortasında bulunmanın ağırlığı kadar getirdiği zenginliği de Türkiye-Avrupa ilişkileri üzerinden okumak mümkün. Ayrıca doğu ve batı dünyası ile ilgili çok bilinen yanlışlara da yeri geldikçe yer vermiş Sayın Ortaylı.
Kitapta hatırı sayılır miktarda yazım ve noktalama eksikliği var; her ne kadar bunlar anlamı değiştirmiyorsa da can sıkıcı yanlışlıklar. Konunun meraklılarına tavsiye ederim.