Toplam yorum: 3.121.916
Bu ayki yorum: 3.361

E-Dergi

Adem Artan Tarafından Yapılan Yorumlar

18.07.2007

Aşkın, gözü kara, böyle olduğu için de ferman dinlemeyen aşkın nelere kadir olduğunun ve aşkın ezgiyle, türkülerle nasıl iç içe geçip ayrılmaz bir bütünlük, bir duygu seli oluşturduğunun çarpıcı hikayesi. Bir resimden hareketle “aşkın lisanı” ve “türkülerin gücü” üzerine kendisi küçük; ama edebî değeri her zamanki gibi yüksek bir Aytmatov klasiği. Bu hikayede aşkın edebiyatı, resmi ve müziği harekete geçirip bunlara yön veren gücünü bir kez daha yaşayıp anlıyorsunuz.
18.07.2007

Mitolojide kendini ateşe atan ve külleri arasından yeniden doğan Phoenix veya bizdeki adıyla Anka kuşu örneğiyle siyaset ve diplomaside Osmanlı-Cumhuriyet sürekliliğini vurgulayan kitap, Osmanlının kuruluşundan başlayarak çöküşüne kadar geçen süre içindeki önemli uluslar arası olayların Osmanlı-Avrupa siyasetindeki, diplomatik ilişkilerdeki yansımasını ele almış. Son dönemlere doğru geniş bir perspektiften ele alınan olayların Osmanlı hariciyesini nasıl kurumlaştırdığını, Osmanlı ile Avrupa devletleri arasındaki savaşları hiç de aratmayan hakimiyet/menfaat mücadelelerini, bitmek bilmeyen nüfuz kurma çalışmalarını akıcı bir dille anlatmış rahmetli Sander.
Kitap, önemli olayların kronolojik anlatımını değil, bu olayların perde arkasını ve bunlardan hareketle Osmanlı-Avrupa ilişkilerinin genel karakteristiğini ele alıyor. Güç mücadelelerinin çetrefilliğinin, kimin elinin kimin cebinde olduğunun, düşmanların nasıl dost, dostların da nasıl düşman olabildiğinin Osmanlı örneğindeki tarihsel diplomatik sürecini takip ederken sadece 19. ve 20. yüzyılların değil, günümüz siyasi haritalarının şekillenmesinde, bölüşüm kavgalarında Osmanlının rolünü, onun yıkılmasıyla sonuçlanan ama yok olmasıyla bitmeyen mücadelelerin hâlâ etkili olduğunu görmek açısından okunması gereken bir kitap.
Siyasetten ve diplomasiden önce başının dönmesini, sonra da taşların yerli yerine oturmasını isteyenlere özellikle tavsiye ederim.
16.07.2007

Abdülhamid’i ve dönemini anlamak için mutlaka okunması gereken bir “başlangıç kitabı”. 2. Abdülhamid üzerinden popüler tarih ile akademik tarihi birleştiren bir Mustafa Armağan klasiği daha. Son yıllarda çözülmeye başlayan 2. Abdülhamid bilmecesinin karelerini dolduran bu kitap, Abdülhamid’in sadece siyasi yönüne değil, en az bunun kadar önemli olan kişisel özelliklerine, projelerine ışık tutuyor. Kitapta 2. Abdülhamid’in insan yüzünün sıcaklığı ile O’nun kurtlar sofrasındaki kıvrak zekâsını, hazır cevaplılığını ve ileri görüşlülüğünü bir arada görmek mümkün. Bence kitabı önemli yapan da bu. Yani hem padişah olarak hem de insan olarak Abdülhamid’i çok çarpıcı şekilde yazmış sayın Mustafa Armağan. Bir padişahın insan olarak da portresini merak eden herkese ama herkese tavsiye ederim.
16.07.2007

Osmanlının 20. yüzyılda bir cepheden bir cepheye, hatta cephelere savrulan hazin macerasının toplu bir manzarası. Yazar, toplam on beş bölümde Balkanlardan Mondros mütarekesine kadar olan tarihî süreci bir sınıf dekorunda ders anlatır gibi okuyucuya aktarıyor. Aslında kitap bence daha çok bir derleme özelliği taşıyor, çünkü her sayfada olabildiğince kaynak belirtilmeye çalışılmış ki zaten yazar da bunu önsözünde belirtmiş. Ayrıca tarihî kaynakların dışında dönemi anlatan olabildiğince şiire yer verilmiş, bu da kitabın çekiciliğini arttırırken kuru bir anlatımın önüne geçerek kitabın okunulurluğunu arttırmış. Üslubu kitabı rahatlıkla okutturuyor. Orijinal bir tarih kitabı olmaktan ziyade söz konusu dönemi panoramik bir şekilde derli toplu ve kaynakların eşliğinde işleyen kitabı öğrencisinden öğretmenine tarih meraklılarına tavsiye ederim.
16.07.2007

Osmanlıdan başlayarak Cumhuriyete uzanan modernliğin sosyoloji eşliğindeki karakteristiğini ortaya koyan kitap, hayali modernlik olarak adlandırdığı bu durumun gerçekliğini değişik açılardan ortaya koyuyor. Son dönem Osmanlısını ve Cumhuriyet dönemi modernlik anlayışını etkileyen, hatta buna damgasını vuran fikirler kadar söz konusu modernliğe alternatif fikirleri de tarihsel dönemleri ve fikir babaları eşliğinde işleyen bir kitap. Modernliğin ülkemizdeki yansımalarını, nasıl anlaşıldığını, hangi toplumsal kurumları nasıl etkilediğini ve bu hususta sosyolojinin nasıl bir “ileri karakol” vazifesini gördüğünü özellikle bilgi üretimi, siyaset ve din örnekleriyle sergileyen kitabı, modernleşme maceramızı merak edenler kadar sosyoloji meraklılarına da tavsiye ederim. Çünkü sosyolojinin sadece mevcut durumu/toplumu değil, aynı zamanda olması tasarlanan “modern bir toplum”u yaratmakta nasıl kullanıldığının ülkemizdeki tarihi bu kitapta mevcut.