Toplam yorum: 3.120.541
Bu ayki yorum: 1.984

E-Dergi

Adem Artan Tarafından Yapılan Yorumlar

02.01.2007

Atatürk’ten bu yana cumhurbaşkanlarının kişisel tarih ve özelliklerinden yola çıkıp onların hangi şartlar altında cumhurbaşkanı seçildiğini, yönetim anlayışlarını ve dönemlerini derli toplu bir şekilde aktaran özlü bir çalışma. Sistemin en tepesinde olmaları hasebiyle cumhurbaşkanlarının hukuk, siyaset ve devlete nasıl baktıkları, bunlardan ne anladıkları ve zaman zaman ne gibi açmazlarla karşılaştıkları çarpıcı örneklerle gösteriliyor. Her cumhurbaşkanı, seçilişinden icraatlarına kadar dönemini yansıttığından bu kitap aslında cumhurbaşkanlarının özelinde Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinin genelini anlatıyor. Yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleri dolayısıyla bundan önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin nasıl gerçekleştiğini merak edenlere tavsiye ederim.
10.12.2006

Mustafa Armağan, tarih hususunda yine hayırlı bir iş yaparak bildiğimizi sandığımız gerçeklere farklı açılardan ışık düşürmüş ve tarihin dondurulamayacağını bir kez daha göstermiştir.
Örnekleriyle tarihe çok yönlü ve tutarlı bakmamız gerektiğini tekrar ortaya koyan Mustafa Armağan’ın bu eseri, aynı zamanda akademik tarihin popüler bir versiyonu olarak da kabul edilebilir.
Kitap, içindeki farklı bilgilerle hem bir tarih kitabı, hem de tarihin yorumlanmasında nelere dikkat edilmesi gerektiğini örnekleriyle sergileyen “uygulamalı bir tarih metodolojisi kitabı” olarak da kabul edilebilir.
Okuyanlar, pişman olmayacak. Sürükleyiciliği de cabası.
13.11.2006

Tarihteki ilginç ayrıntılara değişik açılardan ışık tutan bir kitap. Olayların değişik yönlerinden hareketle tarihe nasıl yaklaşılması gerektiğine dair farklı örneklerden oluşan kitap, tarih meraklılarınca bir solukta okunabilecek akıcı bir üslupla da yazılınca ortaya güzel bir eser çıkmış. Popüler tarih ile akademik tarihi güzel harmanlamış hoş bir eser, tavsiye ederim. Seçilen olayların sadece Türk tarihinden değil, aynı zamanda dünya tarihinden de derlenmiş olması, ortaya güzel bir yelpaze çıkarmış.
28.10.2006

“Teşkilât-ı Mahsusa”nın niteliği ve çalışmaları hakkında yararlı bir kaynak.
Akademik bir eser olduğundan anlatımı biraz soğuk da olsa kitap kendisini yine de okutturuyor. Yalnız kaynakçanın dipnot olarak sayfa sonlarında değil de kitabın arka sayfalarına konulması okurken dikkati dağıtabiliyor.
Teşkilat-ı Mahsusa’nın ve onun önde gelen liderlerinden Eşref Kuşçubaşı’nın Trablus ve Arap yarımadasındaki faaliyetleri üzerinde yoğunlaşılmış. Hakeza Cemal Paşa’nın Suriye’deki ordu komutanlığında icraatları.
Kitapta beni en çok etkileyen bölümlerin başında Trablus’ta Enver Paşa’nın İtalyan işgaline karşı fişek imalathanesi, bir gazete, evet gazete, askerî bir eğitim merkezi ve şeyhlerin çocukları için bir okul kurdurması ve Enver Paşa’nın Balkan savaşlarının başlamasıyla Trablus’u terk ederken yerine bıraktığı ve şeyhlere güvence verdiği Aziz Ali’nin bölgeyi terk etmek istemesi üzerine bütün şeyhlerin kendisine ricacı olması, fakat Aziz Ali’nin kararında ısrarcı olması üzerine kendisini geri getirmek için görevlendirilen bir bedevi müfrezesini ağır bir yenilgiye uğratması geliyor.
Kitap, ayrıca Arap yarımadasında öyle söylenildiği gibi her adım başı bir Arap ayaklanması çıkmadığını, dolayısıyla “arkadan vurulma” edebiyatının ne kadar “gerçek” olduğunu ortaya koyuyor. Arap aşiretlerin pek çoğu, 1. Dünya Savaşı’nda tarafsız kalıp savaşın sonucunu beklemiş.
Eşref Kuşçubaşı’dan bir alıntı ile bitirelim: “Çok para harcadık…İngilizler daha fazla harcadı ve biz onlardan daha fazla muharebe kaybettik."
10.10.2006

Roman, Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasıyla seyfiyenin, yani askeriyenin yerini kalemiyenin, bugünkü ifadeyle bürokrasinin nasıl aldığını oldukça sürükleyici ve ustalıklı bir şekilde anlatıyor.
Romanın kahramanları kalem efendisi Ali Arif ile subay Şevki, akraba ve hatta aile dostu olmalarına rağmen biribirlerine, daha doğrusu birbirlerinin mesleklerine burun kıvırırlar. Her biri için önemli olan, asıl kendi mesleğidir ve devlet, ancak bunu anlarsa ayakta kalabilecektir.
Yeniçeri Ocağının kaldırılıp 1. Meşrutiyete kadar geçen yaklaşık elli yıllık süre içinde sadece seyfiye ile kalemiye arasındaki yeni güç dağılımı değil, bu iki gücün kurtuluş için nasıl farklı çare arayışlarına girdiğini ve bunların - 1. Meşrutiyet özelinde - neden ve nasıl sonuçsuz, hatta daha büyük yıkımlara neden olduğunu da roman kahramanının ağzından okuyoruz.
Sözkonusu dönemi roman sıcaklığında ve sürükleyiciliğinde okumak isteyenler için tavsiye ederim. Kitabın sürükleyiciliği de cabası.