“Dinle! Bu ney, neler hikaye eder. Aykırılıklardan nasıl şikayet eder. Aslından uzak düşen kişi, yine vuslat
zamanını arar.
Ayrılık ateştir. Ayrılık yüzünden topraklar çoraklaşır, sular sararır, bulanır. Cana can katan rüzgar, ufunetli bir hale
gelir, veba kesilir. Cennet gibi olan bağlar, bahçeler
sararır solar, yapraklar kurur, dökülür bir hastalık yurdu
olur. Gül mevsimi gelince bülbülden nağme duyulmaz
olur. Dildeşinden ayrı düşen dilsiz kalır.”
Mesnevi “ayrılığın” hikayesidir. Bizler ayrılık garipleriyiz.
“Ney” ise yarinden ayrılanın demsazı*, ayrılık yurduna düşmüşlerin gam güzergahıdır**. Bu roman, insanın en temel problemi olan ayrılık ile başa çıkmasını, Hace’nin öyküsü üzerinden, Hz. Mevlana’nın yol göstericiliği ışığında
aktarmaktadır.
“Ey Yolunu şaşırmış, ayrılık hastalığına tutulmuş
gönül, gel! Ey soğuk rüzgarlarla yanmış yakılmış olan
gül, yeniden güzelleş, hoş bir hale gel!”