Bugün onu kıyıdaki eski rıhtımda beş saatten fazla bekledim. Gelmedi. Gelen geçene sormak istedim soramadım. Biraz ilerdeki teknenin kaptanına gidip hani hep burada buluştuğum beyaz giymeyi seven kız var ya, onu gördünüz mü demek istedim diyemedim. Çok endişeliyim. Verdiği sözde her zaman dururdu oysa ki. Bu gece sabah olmayacak anlaşılan. Dükkanı da akşamüzeri açtım ama duramıyorum. En iyisi Dişo Hasan'ın meyhanesine gidip kafayı çekmek. Gece ancak orda daha çabuk geçer.”
Genç bir kadın, genç bir adam. Hayata dair yaraları taze. Umutları neredeyse silinmek üzere. Geçmişin izleriyle geleceğin belirsizliği arasında gidiş gelişler yaşarken birbirlerine rastlıyorlar. Genç adam hasta, belki ölecek. Genç kadın duygularını köreltmiş. Yaşayacak ama belki ruhu ölecek.
İki insan hayatlarındaki kilitleri birbirleriyle çözeceklerini bilmeden karşılaşıyorlar. Karşılarındaki yol umuda mı çıkarıyor onları yoksa karanlığa mı batırıyor belirsiz.
Bir sahaf dükkanının tozlu raflarında saklanmış yasak bir aşkla örülen ilişkilerin yanı sıra kendinden bile kaçan başka bir adamın çığlıkları arasında gidip geliyor olaylar. 6-7 Eylül olayları, terk edilen umutlar, özlemle intikamın kol gezdiği ertelenmiş günlerle büyüyen olayların sonu genç adam ve genç kadının kapısını çalıyor.
Aşk insanı kurtarır mı yoksa batağa mı saplar...
Erdal Şahin’in “Aşk ve Aşk” romanını okurken aşkın çeşitli hallerini ve dostluğu hissedecek kimi zaman umuda kimi zaman öfkeye sarılacaksınız.