Yüzyıllık Büyülü Yalnızlık.
Dünya edebiyatının en iyi eserlerinden biri hiç kuşkusuz; yazarına Nobel Ödülü kazandıracak kadar kıymetli olan "Yüzyıllık Yalnızlık"tır. Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez, bu kitabında büyülü gerçeklik akımından besleniyor. Yani garip, sıradışı, rüya gibi durumları sanki gerçeğin ta kendisiymiş gibi bir masal tadında anlatıyor. Ve bunu yaparken de nesilden nesile 100 yıl soy aktarımı yapan, Macondo bölgesinin kurucusu "Buendia" ailesiyle tanıştırıyor okuyucusunu. İlk Buendia olan José Arcadio amcasının kızı Ursula ile evleniyor. Ve 7 nesillik 100 yıllık hikayenin fitili de ateşleniyor. Macondo bilinen tüm kasabalardan oldukça farklı bir yapıda. Burada yaşayanlar, burada yaşananlar oldukça fantastik. "çamaşır asarken göğe yükselen güzel kız Remedios", "toprak yiyen kız çocuğu Rebecca", "ölüm gününü bilip kefenini hazırlayan Amaranta" başta olmak üzere; büyücüler, efsunlu çingeneler, uykusuzluk ve unutkanlık hastası insanlar kasabanın fantastik figürleri.
Yazar, Buendiaların yaşadığı hayatlar üzerinden çeşitli konulara dem vurmayı ihmal etmiyor. Latin Amerika'nın demografik, sosyolojik ve siyasi hayatına da göndermeler yapıyor. Özellikle muz şirketlerinin kasaba halkını nasıl sömürdüğünü, işçilerin haklarını nasıl gasp ettiğini ve gerektiğinde acımasızca grev yapanları nasıl öldürdüğünü görmek "Muz Cumhuriyeti" tabirini de güzel özetlemiş oluyor.
Kısacası Yüzyıllık Yalnızlık, Latin Amerika kimliğinin güçlü bir alegorisini çizerken, masalsı bir rehavetle ve şiirsel bir havayla hareket ediyor. İktidarı, liderliği, gücü, ensestliği, şiddet içerikli olayları da merkezinden ayırmıyor...