Bu da derli toplu bir kitap. İlk yarısında Nato'nun Gizli Orduları ve MİT'in Gizli Tarihi kitaplarının tekrarı gibi gelse de, özellikle ikinci yarıda tatmin edici. Bu konularda neyin iyi neyin kötü olduğuna karar vermek zor. Ama ben şu noktada şöyle düşünüyorum-Türkiye Fransa, İtalya, veya ilk girdiğim alışveriş merkezinin kapısında metal dedektörü göremediğim için duraklayıp gözlerimle etrafta dedektörü aradığım, bulamayınca da 'acaba başka bir şekilde mi arama yapılıyor' diye tedirgin olduğum Danimarka değil. Burası dünyanın en sıcak yeri. Ve dünya da her ülkenin birbirini kollayıp iyiliğini düşündüğü bir gül bahçesi değil. Bizim terörden çektiğimizi hangi Avrupa ülkesi çekti acaba? Kendilerinden çektiklerimiz de cabası. Demokrasiden ve insan haklarından asla taviz verilmemek şartıyla (kitapta anlatılan cinayetler ve toplu katliamlar kanımı dondurdu, kabul edilemez şeyler bunlar) temkinli ve hazırlıklı olunmaya devam edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ve şunu da merak ediyorum-acaba gizli orduları dağıttık diyen diğer ülkeler hakikaten dağıttılar mı bu orduları?
Tabii daha neyin ne olduğunu çok iyi bilmiyorum, belki de hiç bir zaman tam olarak öğrenemeyeceğim. Kendimizi eleştirmeye de her zaman devam etmeliyiz.