boş zamanımda okumadım. okumak için özellikle "zaman ayırdım". okurken bana utanç hissettirdi, içinde bulunduğumuz rahatlığa rağmen hala bir şeylerle yetinmediğimiz için; okurken kendimi güçsüz hissettim, bu kadar acı ve zorlukla ben karşılassaydım ne yapardım diye; okurken mutlu oldum, herşeye rağmen bütün umutlarınız söndüğü anda bile bir ışık doğabildiğini gördüğüm için ve okurken yaşlı babamdan dinlediğim savaş dönemi hikayeleri daha da bir pekişti zihnimde..
bu kitabın belki de en önemli özelliği, o dönemi, eski köşkleri, bayat bir ekmek için birbiriyle didişen insanları kitap sayfalarından da öteye, sanki içindesiniz ve yaşıyormuşsunuz gibi bir his uyandırmasıdır.
bugünlerde biraz olsun özgür ve rahat yaşayabiliyorsak eğer, bunu o dönemi yaşamış, yakınlarını kaybetmiş, bu acıları çekmiş, yokluğu iliklerine kadar hissetmiş ve HERŞEYE RAĞMEN pes etmemiş, başı dimdik yukarıda olan "o dönem insanlarına" borçluyuz..
mutlaka okunması ve okutulması (yaşanması) gereken bir roman olduğu düşüncesindeyim.