Kötülük, insanın içine yerleşmiş ise, yok etmek mümkün olabilir mi? Ya da kötülük, bir ekol haline gelip kolonileşebilir mi?
Tıpkı Naziler’in, savaşı sonrasında Güney Amerika'ya kaçmayı başarabilenlerin olduğu gibi.
Onların, gittikleri yerde sakin bir hayat sürmedikleri biliniyordu.
Öğrendikleri ve geliştirdikleri kötülük zehrini, buldukları her fırsatta uygun ortamlara ekmişlerdi.
Paris'te bir Ermeni kilisesinde kaza sonucu öldüğü düşünülen ceset bulunmuştur.
Ermeni emekli komiser Kasdan o sırada ibadet için kilisede olduğundan cesedin yanına ilk giden o olmuştur.
Ona tecrübeli hislerine göre bir kaza değildir.
İşin içine, uyuşturucu açığa alınan bir polis daha dahil olur, onun amacı da hala iyi bir polis olduğunu ispatlayabilmektir.
Ancak cinayeti soruşturmaya asıl yetkili olan komiser onlara çok fazla hareket alanı tanımamaya kararlıdır.
Soruşturma derinleştikçe artık kötülük çemberi çevrelerini iyice sarmıştır.