Bazı kitaplar vardır ki, bittiği zaman insanda sanki hiç okunmamış hissi uyandırırlar. Sayfalar su gibi akıp gitmiş, ancak okur ne olup bittiğinin farkına varamamış, gözlerinin önünde hiçbir fotoğraf canlanmamış, kafasında hiçbir olay örgüsü veya anlamlar dizisi oluşmamıştır ve bu durum hevesli okuyucular için çok acıdır.
Kitap bittiğinde, okur son sayfaya anlamsız anlamsız bakar ve "Ben bu kitabı niçin okudum, ne anlattı bana" der komik bir şekilde. Kimi kitaplar çevirileri nedeni ile bu akıbete uğrarken, kimileri de sadece yaratıcılarının eseridir. Okurların eğitim seviyelerine, alımlama biçimlerine göre de değişen bu durum, Yıkıntı Çiçekleri'nde sanıyorum her okur için geçerli olacaktır...