Önce roman oluşunu pek içime sindiremedim çünkü karakterler gerçek kişiler. Hayal gücüyle oluşturulduğunu bildiğim için memnuniyetsizlikle ve sitemle, yüzümü ekşiterek okudum. Kitabı bitirdikten sonra ise sanki yakınını kaybetmişçesine, onunla vedalaşamadan ansızın ayrılmışçasına çaresiz buldum kendimi. Ben hayal gücü de olsa Sarı Paşa’mın fikirlerini ve gülüşünü, Ali Fuat’ın dostluğunu, ittihatçıların heyecanlı çıkışlarına misafir olmayı özledim. Kitap, Türk televizyon dizisi hızında, olaylar etrafında sıfır çizerek ilerliyor ve on dakikada çekilebilecek bölüm bir buçuk saate yayılıyor. En sonunda ise öyle bir hal alıyor ki kısa film gibi bilgi, olay ve heyecan bombardımanına tutuyor. Reyting almayan diziymişçesine de en heyecanlı yerinde bıçak gibi kesiliyor ve yayından kaldırılıyor. Hakkını vermeliyim ki; tarih dersi hocalarımın bana yıllar süren eğitim hayatım boyunca veremediklerini, yazar rahatlıkla aktardı ve bana belli bir genel kültür ile vatan sevgisini tekrar aşıladı.