Calos Ruiz Zafon’u Rüzgarın Gölgesi ile tanıdım. Zafon’un esrarengiz dünyası Meleğin Oyunu’nda daha karanlık bir halde bizi içine çekiyor. Kahramanımız David Martin takma isimle Barcelona’nın polisiye romanlar ve öyküler yazmaktadır. Rüzgarın Gölgesi’nde, esrarengizliğin kapısı bir kitapla aralanmaktaydı. Rüzgarın Gölgesi’ndeki kitapçı kahramanımız Sempere ve oğlu ile Unutulmuş Kitaplar Mezarlığı’da bu kitapta da var. Her iki roman birbirinin içine geçmiş öykülerle ve kişilerle bezenmiş.
Meleğin Oyunu’nda ise, Rüzgarın Gölgesi karanlık kitabın rolünü gizemli bir ev devralıyor. Kahramanımız David Martin bir içgüdüyle, sıradan bir günde önünden geçmekte olduğu bir evin adeta kendisini çağırdığını duyar. Bu olayın ardından çok zaman geçmeden bu eve yerleşir. Yeni evinin kilitli bir odasında birtakım fotoğraflar ve mektuplar bulur. David amansız hastalığı ile pençeleşirken bir mektup alır. Bu mektup esrarengiz bir yayıncıdan gelmektedir. Karanlık yayıncının David’den istediği o güne kadar kaleme alınmamış, eşsiz nitelikte ve herkesin kendine biat etmesini sağlayacak bir roman yazmasıdır. Ancak David, yaşadığı ev ile romanı arasında bir bağlantı olduğunun farkına varır. Karanlığın içinde yuvarlanmaya başladığında siz de sayfaları daha hızlı çevirmeye başlıyorsunuz. Bitmesin istiyorsunuz…