Rusya’nın özellikle etnik Ruslar için tehlike olarak görüldüğü Orta Asya’da esen milliyetçilik rüzgarları aslında intikam duygularıyla Rusya’ya karşı başlatılan bir başkaldırı hareketi değil, eşitsizlikleri bertaraf etmeye ve kendi ülkelerinde doğal haklarını kazanmaya yönelik hareketlerdir. ayrıca Diğer bir açıdan, tarihsel boyutla bir değerlendirme yapacak olursak hiçbir devlet topraklarının bir kısmından vazgeçmeyi kabul etmez. Türkiye’nin günümüzde Kıbrıs’ta verdiği mücadele bunun en iyi örneğidir. 20.yy.ın içindeki Orta Asya’daki milliyetçi çatışmalar da bunun gibidir. Sovyet Milliyetçiliği (!) Birliğin kapsadığı bölgelerin tümünde tek bir ulus inşa etmenin resmi ideolojisiydi; oysa günümüzde, Sovyet sonrasında ortaya çıkan devletlerin her birinde kendi milliyetçi ve milliyetçilik karşıtı tutumların yaşamaya devam ettiğini görmekteyiz. nitelik makalelerle dolu bu çalışmanın en ilginç yanı da şudur:Orta Asya’daki bugünkü sınırlar çizilirken de milliyet, kültür, din, dil ve ekonomik şartlardan çok Komünist Partisi Merkezi’nin amaçları göz önünde bulundurulmuştur. Bu amaçların temelinde de halan daha Stalin diktatörlüğünün büyük tehlike olarak gördüğü Türkçü ve İslamcı hareketlerin önlenmesi ve bunun içinde Türk Devletlerinin dil, kültür ve ekonomik bağımsızlık açısından farklı kısımlara parçalanması oluşturuyordu düşüncesinin bütün makalelerde aynı yolda kesişmesi olmuştur.