Sultaniyegah İstanbul Hakkındaki Yorumlar

KY-1040193
11.06.2022
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
harika bir çalışma. daha detaylı olsa idi keşke.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
hatchem
29.05.2017
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Beynun Akyavaş daha önce okumadıysanız, mutlaka okuyun derim.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (3)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Selim Sukas
28.03.2023
Beynun hanımın kitapları muhteşem tekrar tekrar okunması lazım..
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
muftuihsan 10.09.2010
Adına ansiklopediler yazılan bir şehirden bir buket, bir tadımlık sunan kitaplardan birisi. Adeta şehirlerin tapuları sayılan tarihi eserler ile bunlara yön veren şahsiyetleri bize tanıtan bir yudumluk bu esere niçin bu ismin verildiği ise kitapta şöyle anlatılıyor:
Otuz altı Osmanlı Hükümdarından altısı(Osman Gazi, Orhan Gazi, Murad Hüdavendigar, Yıldırım Bayezid, Çelebi Sultan Mehmed, Sultan II. Murad) Bursa’da, biri (Sultan Vahideddin) Şam’da, yirmi dokuz Padişah İstanbul’da medfundurlar.(s.248) Kitapta yer alan yazıların çoğu, 1995-2001 seneleri arasında Kubbealtı, Türk Kültürü ve Türk Yurdu dergilerinde yayımlanmıştır.
İstanbul ile veya yaşadığı yerlerle alakalanan herkesin gezilerini yaya yapmasında, gördüklerinin, duyduklarının, düşündüklerinin uçup gitmemesi için yanında bir not defteri ile bir fotoğraf makinesinin bulunmasında sayısız faydalar vardır. Ehemmiyetsiz gibi görünen bu notların ve bir anı tesbit eden bu fotoğrafların gün olup işe yarayacağı ve mesela güzelliği ile medeniyeti, kültürü ve sanatı ile Türk vatanının vitrini gibi olan İstanbul şehrine, dolayısıyla geçmişimize ve geleceğimize hizmet edeceği aşikardır. (s.vıı)Yürümek, hürriyettir, öğrenmektir, zevk almaktır.(s.79)
Nihat Sami Banarlı Tarih ve Tasavvuf Sohbetleri adlı eserinde yer alan Milli Üsluba Dair başlıklı makalesinde ABDli Prof. Rufi’nin şu görüşünü fevkalade isabetli bir şekilde ortaya koymaktadır: “Siz, tarihte defalarca muvaffak olmuş bir milletsiniz. Bize veya başkalarına imrenmek nenize? Biz, yeni bir millet olduğumuz için, tarihte muvaffak olmuş milletlerin sırlarını araştırır, bulduğumuzu ve uygun gördüğümüzü asrımıza tatbik ederiz. Sizden de aldığımız kıymetler vardır. Eğer ilerlemek istiyorsanız, muvaffak olduğunuz asırlarda hangi meziyetlerinizle, hangi usul ve teşkilatınızla kazandınız? Bunları araştırınız. Bulduklarınızı modernize ediniz. Kendi milli ve denenmiş temelleriniz üzerinde yükseliniz.”(s.11)
İstanbul’da türbelerinde tek başına yatan üç padişah var: Fatih Sultan Mehmed, Sultan II. Bayezid ve Yavuz Sultan Selim. Diğer türbelerde hükümdar sandukalarının etrafında hanedana ait sandukalar görülür.(s.90)
Yahya Kemal: “Medeniyetimizi ölülerimiz kurmuştur” dermiş. Bu sözü iyi düşünmek, iyi değerlendirmek gerekir. İnsan fanîdir fakat Türk âleminin iftihar kaynağı olmuş bu üstün insanlarımızı unutturmamak, onları gençlere örnek olarak tanıtmak ve sevdirmek de hakikî bir vatanperverliktir.(s.155)
Göz yum cihandan aç gözünü dem gelür geçer/ Sen göz yumup açınca bu âlem gelür geçer. (Hekimoğlu Salih Efendi)(s.160)
Millet Kütüphanesi Diyarbakırlı Ali Emirî Efendi tarafından varını yoğunu vererek ömrü boyunca topladığı fevkalade kıymetli 16.000 cilt yazma ve matbu eser ile 1916 tarihinde kurulmuştur.(s.163)
Masal bir edebi sanattır. Hayvan masallarında hayvanları kılık değiştirmiş insanlar olarak görürüz. Meşhur oduncu ve Azrail masalı düşündürücüdür: İhtiyar bir oduncu her gün dağdaki ormana gider, kestiği odunları sırtına yükler ve iki büklüm canından bezmiş bir halde dönermiş evine. Bir akşam yolda taşıyamaz olduğu ağır yükünü zorla yere indirmiş, ondan sonra da Allah’ım! Azrail’i gönder, canımı al, demiş. Bunu der demez Azrail gelivermiş ve beni mi çağırdın diye sormuş. Azrail’i karşısında gören oduncu, bir Azrail’e bir yüküne bakmış ve duyulur duyulmaz bir sesle, şu odunları tekrar sırtıma yükleyiver diyecektim, demiş.(s.196)
“Korkaklar bir hadisenin vukuundan evvel, alçaklar vukuu esnasında, cesurlar vuukundan sonra müthiş olurlar.”(s.237) “İki insan hata etmez: biri doğmamış insan, öteki de ölmüş insan.”(A. Ragıp Akyavaş) (s.239)
İstanbul tarifleri:
Bana göre İstanbul sultanlardan Fatih, velilerden Eyüp Sultan, şairlerden Nedim, makamlardan sultaniyegah, harflerden elif, kuşlardan martı, ağaçlardan çınar, sevdalardan kara, renklerden mavi, çiçeklerden mor lale, ışıklardan pembe güldür. (s.vıı)
İstanbul İstanbul gibi olmalıydı. Azametli tarihinin, sanatının, tabiatının kadri kıymeti bilinmeliydi. Bu asil şehrin nasıl sevileceğini, nasıl korunacağını bilmek gerekti. Bunu öğretmek, öğrenmek gerekti.(s.10) Şehirlerin sultanı İstanbul. (s.12)
İstanbul yalnız saltanatlı kubbeler ve minareler şehir değil, sırlar içinde kalmış ulu bir evliyalar şehridir. Bu manevî ufuklar, bu büyülü manzaralar, bu ilahi güzellikler dünyada başka hangi şehirde var? (s.16)
“İstanbul bir Babil’dir, bir dünyadır.”(s.41)(Edmondo De Amicis, İtalyan edip)
Hem harikulade, hem korkunç, hem sarhoş edici ve hakikaten başka bir yıldıza benzeyen İstanbul’u tanımaya, sevmeye ömür yeter mi?(s.45)
İstanbul’da mesela bir ni’me’l-ceyş kabri âdetâ bir türbedir.(s.47)
“İstanbul’a bir bakışımı bile bir imparatorluğa değişmezdim.”(s.63)(E. De Amicis)
İstanbul’u nasıl tarif etmeli, nasıl vasıflandırmalı! Dünyalar güzelidir deseniz az, harikuladedir deseniz olmaz, şahanedir deseniz yetmez, anlatmaya kalksanız bitmez!... İstanbul Saâdet Kapısı’dır. Dersaâdet’dir vesselam.(s.92)
Velhasıl her semti bir ömre bedel olan ‘Bizim İstanbulcağızı tahrir eylemek’ için ya bin sene yaşamalı veya dünyaya birkaç defa gelmeli!...(s.104)
“Öpüp başıma konmak istediğim ilahî İstanbul”(Ziya Osman Saba)(s.156)
Faruk Nafiz Çamlıbel: “Boğaziçi’nde gezmek biraz da şiirin içinde seyahat etmek gibidir” dermiş.(s.173)
İstanbul’u sevmek vatanı sevmektir. İstanbul’u sevmek ahlaktır. İstanbul’u sevmek şuurlu olmaktır. İstanbul’u sevmek zahmetli, eziyetli, veballi iştir.
İstanbul gönül gözüyle görülmeli, ibadet edermiş gibi korunmalıdır. Gözleri bu şehri görmeyenler, kulakları bu şehri duymayanlar, kalbinde İstanbul sevdası olmayanlar İstanbul’dan ne anlarlar?(s.245)
İstanbullu olabilmek İstanbul’a has kültürden nasibini almakla, tarihine, diline, dinine saygı duymakla, İstanbul’u sevmeye hevesli ve istidatlı olmakla, İstanbul’u sevme eziyetine, zahmetine, katlanmakla, fedakar ve vefakar olmakla, İstanbul’u düşünmekle, geniş ufuklarda hayal kurmakla, heyecan duymakla mümkün olabilir.(s.246)
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (9)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla