Yazarın en anlaşılır,en rahat okunabilir kitabı zannımca…Be’nin Noktası,Şeb-i Yelda,Yol Hali,Çünkü Bir Kent Görkeminin Zirvesinde Vurulur,Ben de Bu Şehirliyim ve Gece Dersi olmak üzere 6 başlıkta toplanmış yazılar.
Birinci bölümde yazın ve sinema tarihinin bazı isimleri; ikinci bölümde Sarıkamış,ülkücüler,doğal felaketler,savaş gibi konular; üçüncü bölümde yaptığı geziler,dördüncü bölümde troya,beşinci bölümde memleketi Trabzon,hatıralar; altıncı bölümde de verdiği dersler,öğrencileriyle ilgili anıları anlatılmış.
Baştada dediğim gibi diğer denemelerine nazaran yazar burada daha çok bizden,içimizden biri.Farklı olacağım diye zorlamamış kendini,süsten,anlaşılmaz sözcüklerden kurtarmış kendini.Anlatım sürükleyici ve samimi.
Yazmak dürtüsü bazen insanın çileden çıkarır. Yazmak zorunda kalmak o kadar ağır gelir ki insana, ölüm bile bir hiç olur o zaman insanın gözünde. O an elinde kalem varsa... Aklına ne gelirse yazarsın. Birilerinin o yazıyı okuyacağı hiç de umurunuzda değildir. Yok, edebi imiş, yok imla kuralları, yazı kendini okuyucuda buluyormuş bunların hiçbiri umurunuzda değil. Öylesine yazadurursunuz umutsuzluk durağında. işte o satırlar küçük bir kesit; 'Uçak ve müze biletlerimi saklamıyorum. Arkasına tarih atmıyorum hiçbirinin, bir cümle yazmıyorum. Kuru bir yaprak iliştirmiyorum takvimlere. Nerde kaç gün, kaç gece kalmışım. Sağa sola bıraktığım harfleri sökemiyorum. Birleştirip heceye geçemiyorum. Çok sıkıldım artık ben. Kalem değiştiriyorum' (S:127)