İnci Aral, gerek öyküyü gerek roman kişilerini çok iyi kurgulamış. Kurgularını gerçekçi ve başarılı psikolojik çözümlemeleriyle zenginleştirmiş. Olayı sondan başa doğru daire biçiminde, kişileri ve kişiler arası ilişkiyi de “zıtların birliği” ilkesi üzerine kurgulamış. Örnek olarak:
Azra’nın eğitimi Ferda’ya göre daha iyidir ama Ferda daha iyi kazanır. Ferda iş-para ilişkilerinde iyidir ama özel ilişkilerde başarısızdır. Azra iş ilişkilerinde Ferda kadar hırslı değildir ama özel ilişkilerinin sağlam olmasını ister. Azra bağlanmaktan yanadır, Ferda özgürlüğüne düşkündür. Ferda fiziken yakışıklıdır ama mesleği kadınlara pek çekici gelmez(Geçim sorunu yüzünden).Azra çok güzel bir kadın değildir ama mesleği ve kültürü iyidir.
Azra ve Aliye de birbirinin zıttı iki kardeştir. Aliye sarışın, kültürel olarak yetersiz, eğitimsiz, mantığıyla hareket etmeyen, anlık yaşayan, seksi ve güzel bir kadındır. Azra Aliye’nin tersidir. Ferda bu iki kadın arasında denge kuramamış, Azra’nın bilinçli yanını, Aliye’nin ise tutkulu ve seksi tarafını sevmiştir. Bu iki temel özellik bir kadında vücut bulmadığı için de acı çekmiş, karşısındaki iki kadına da çektirmiştir.
Bir de romanda şu kısmı çok beğendim:
Çiftleşme, çılgınlık boyutlarında, rasgele çiftleşme.
Erkekliğin ve kadınlığın sanal dorukları. Karanlıkta gezinen ve ışık yanınca kaçışan hamamböcekleri gibi şaşkın, oraya buraya seğirterek çiftleşmek.
Açgözlülükle her şeyi mideye indirmek ve daha çok, daha çok tıkınmak.
İnsanlar birbirlerinin bağırsaklarını deşiyorlardı. Hissetme kısırlığı içinde bütün eksikliklerini, kaybettikleri iyilik ve incelikleri birbirlerini çiğneyip tükürerek yerine koymaya uğraşıyorlardı. Bu yüzden doyumsuzdular. Her yanları yara bere doluydu. Yüreklerini irinli küçük kurtçuklar sarmıştı. Her daim gururla hazır duran organları kangren olmuştu. Her bir hücreleri imdat çığlığı atarken birbirlerinin şahdamarına atılıyorlardı iştahla.