Zülfü Livaneli'nin okuduğum üçüncü kitabı oldu Serenad..
Tek kelimeyle "etkileyici" idi. Hani bazen popüler olan kitapların çok abartıldığını düşünürüz ya, Serenad'ı okuduktan sonra kendimi "abartıldığı kadar varmış" derken buldum.
Hikayenin gerçek tarihi olgulardan oluşması ve devamında da bu çerçeve ile insanı baştan ayağı sarsması bütün övgüleri hakeder nitelikte.
Tarihimizle yüzleşmek gerektiğini düşünenlerden biriydim ancak şu an, yani bu kitabı okuduktan sonra, buna cesaretim olup olmadığını sordum kendime. Gerçekten içimizde bir yerler de kendi tarihimize karşı açıklayamadığımız bir cesaretsizlik yok mu? Bilinç altımızda bunlarla yüzleşemeyeceğimize dair ne kadar çok korku var, farkettiniz mi?
Kitabı okuduktan sonra kendimi etkilenmiş bir halde bulmam ve kitap bittiği anda da "neden bitti ki şimdi" demem, bana unutulmayacak bir kitap okuduğumu söylemiş oldu zaten.
Okuyunuz, Okutunuz efendim.