Saçmalıklar Çağı
Bu iyi, çağın saçma sapan alışkanlıklarına sahip olmadığımız zaman "çatlak" olarak damgalanacağımızı ve bunun gayet normal bir şey olduğunu söylediği için bile iyi, cep telefonlarını öyle veya böyle kullanmamız gerektiğini, dünyaya belli bir ölçüde uyum sağlamanın mutluluk getireceğini dayatmadığı için bile okunur. Domingo'dan çıkan başka bir kitapta orta yolcu fikirler vardı, uyumsuzluğun ıstırabını dile getirmeden dünyadan çıkış yollarının banal, bayatlamış güzergâhlarını vermekten öteye gitmiyordu kitap. Foley hastalıklı bir topluma uyum sağlamanın sağlıkla bir ilgisinin olmadığını söylüyor, yani kabul edilmenin nimetlerinden faydalanabiliriz ama içeride bir yerde her şeyin yanlış olduğuna dair bir şeyler içimizi kemirir durur. Biraz hassassak deliliği görmezden gelemeyiz.
İlk bölümde "mutluluk" var. Herkes daha fazlasını hak ettiğini düşündüğü için tatminsizlikten ölmek üzereyiz. "Mutluluk gibi bayat, eski bir terim için fazla bilgili, fazla sofistike, fazla alaycı, fazla bilge, fazla post-her şeyiz." (s. 2) Mutluluğun tanımı da muğlak biraz, çizgileri belirsiz olduğu için, Arendt'e göre "erdemli eylemlerin doğaları icabı görünmez kalmaları gerektiği" de hesaba katılırsa mutluluğun dilsiz, sadece hissedilen, düşünüldüğü zaman uçup giden varlığı bizi çıkmaza sokuyor. Dünya ve benlik arasında kurulamayan anlam birlikteliği mutluluk için gereken sessizliği sağlayamamamıza neden oluyor. Asgari ölçüde insani ilişkilere gereksiniyoruz ama etrafımızda "ışıltıyla gülümseyen depresifler" var, bu insanlarla birlikte yaşamak oldukça yorucu. Karakter değiller, tip olarak yaşıyorlar ve belli bir yüzeyselliğin ötesine geç(e)miyorlar. Fromm'a göre "anonim otorite" bu şekilde ortaya çıkıyor. "Anonim otoritenin en etkin numarası, tavsiyelerini aksiyom (doğruluğu genel kabul gören önerme) kılmasıdır. Genel kabul görmüş fikirlere ve anlayışlara karşı çıkmak mümkün değildir; ancak çatlaklar böyle bir şeye kalkışabilir. Bu da bir başka aksiyomdur. Şimdiki yaşantımız, doğa yasası gereğidir." (s. 11)
Seneca'dan bir alıntı var, yarını düşünüp bugünü çöpe atan insan için huzur diye bir şey mümkün değil. Tüketimsel bir itkimiz var, kendimizi bir ürüne çevirip tükendikten sonra değiştirmek de bunun içinde, bir insan bu açıdan kendini ne kadar değiştirebilirse. Selfie çekip her yerde paylaşmak herkes için aynı anlama gelmeyebilir ama derinlerde bir yerde kendini bir ürüne dönüştürme ihtiyacının getirisi/götürüsü de olabilir. "Ben bir ürünüm, kendimi bu biçimde inşa ettim, bir değerim var, ona göre." Sonra başka bir selfie, böyle gidiyor bu. Mantıklı bir hale getirilen saçmalıklar yüzünden her birey kendi saçmalığını üretebilir ve tüketebilir durumda. Sorumluluk duygusunun ortadan kalkmasıyla otoriteye yakınlaşıyor insan, başkasının verdiği kararlardan mesul değiliz, rahatız o zaman. Başımıza gelen kötü şeylerden sorumlu tutulacak birileri, bir şeyler her zaman olacak, böylece talihsizliklerin etrafından dolanabileceğiz. Şahane bir kendini kandırma mekanizması bu, kırılması için insanın bir an durup düşünmesi gerekiyor ama bu da mümkün değil, düşünmemizi engelleyecek milyon tane etken var. Her yerde yüksek sesle çalan müzik, motor sesleri, gözü kör edecek ışıklar var, dikkat dağınıklığı çağın gerekliliği gibi gözüküyor. Aynı anda sekiz kitabı birden okumaya çalışmak, birkaç işi aynı anda götürmeye çabalamak -tabii bu bir şekilde zorunluluktan yapılmıyorsa- canımıza okuyacak dünyanın elini güçlendirmek anlamına geliyor. Bunun bir etkisi de bireye olan inancın azalması olarak ortaya çıkıyor, insanlar artık tek başlarına kitap bile okuyamıyorlar, bir okuma grubu şart. Bir şeyler yazmak için atölyelere gidiliyor, yalnızken yapılan işler değersiz olarak görülüyor. Sessizlik, yalnızlık bir nevi ölüm, acımasızlığın somutlaşmış hali.
"Uygulamalar" bölümünde saçmalıkların derli toplu halleri var, ilk kısım "iş"in saçmalığına ayrılmış. Grup çalışmaları, saçma sapan etkinlikler, takım oyunu, dozunda mizah, rahatlama alanları ve anları, bireyi biçimlendiren bir dolu baskı mekanizması.
Saçmalık çağımızın mutluluk kaynağı olabilir, son bölümün konusu bu. Bir çuval para harcayarak kendi gitarımızı yapabilir, en kısa sürede en çok hamburgeri yeme şampiyonu olabiliriz, bunlar bizi mutlu eden şeyler olabilir. Kendimize özgü bir şeyler yapmak yani, bizi yanılgıya düşmeden mutlu eden şeyleri bulmak. Eh, başarırsak yırtıyoruz işte.
Algan Sezgintüredi çevirisi. Bazı cevaplara ihtiyacınız varsa buraya bakınız.