Bergman’ın söyleşilerinden oluşan bu kitapta onun nasıl bir megaloman olduğunu çok güzel görüyorsunuz. Ayrıca aşırı ben-merkezci bir hayata sahiptir. Bizzat kendisi şöyle der: “benim oynamakta olduğum rolü şu ya da bu şekilde etkilemediği sürece savaşlar, devrimler, salgınlar, yoksulluklar, adaletsizlikler (…) benim gözümde hiçbir şey ifade etmez” (s. 208). Ayrıca siyasal hiçbir düşüncesi olmayan, olsa da ifade edemeyen bir tiptir: “siyasal düşünce beni fena halde korkutur” (s. 208). Kitapta görüyoruz ki yıllarca siyasal içerikli kitaplar ya da yorumlar okuyamıyor; herhalde korkudan olsa gerek. Ayakları yere basmayan filmler yapan biridir ayrıca: bizzat kendisi “kendi rüyalarını filme çevirdiğini” belirtiyor. Böyle bir kişi(!)liğin rüyalarının ne kıymeti olabilir acaba?