Salkım Hanımın Taneleri Hakkındaki Yorumlar

Filmi izledikten sonra kitabını da merak edip okumak istedim.

YANİ PEK ANLAYAMADIM YARIDA BIRAKTIM NE YAZIKKİ

Dönem ile ilgili verdiği bilgiler çok güzel, sade. Bazı noktalarda tasviri çok uzatması akıcılığı etkiliyor olsa da genel olarak okuması keyifli ancak olay örgüsü bakımından üslupta anlamadığım bir şey var ki anlamayı tuhaflaştırıyor, sayfanın başına dönüp “ Bu şunun repliği değil miydi? “ diye tekrar okuduğum çok oldu.

Taze cumhuriyetin utanç vesikası olan Varlik Vergisi ve dokunduğu hayatlar uzerine başarılı bir yapıt.Bir solukta bitirdim, donemi akici bir uslupla anlatiyor.

dönemi çok iyi anlatmış

Dönemi yaşamış kadar oluyorsunuz çok iyi bir eser.

ikinci dünya savaşı zamanlarına dair etkileyici bir eser.

İyi bir dönem eseri.

toplumdaki ahlak zafiyeti başarılı bir şekilde vurgulanmakta

sanki okumuyor da filmde sahneler arasında geçiş yapıyorsunuz. farklı bir anlatımı vardı. dönemi anlatması başarılıydı. tavsiye ederim

Önce filmini izledim ve sonra okudum. Kitabı filminden daha başarılı buldum.

1940 Lı 50 li yılları aile ve toplum yapısını irdeleyen aslında günümüze gönderilen bir mesaj niteliğinde

İkinci Dünya Savaşı yıllarında İstanbul'da yaşamın nasıl devam ettiğini anlatmakla başlıyor roman. Doğdukları yerleri ekmek parası için terk edip İstanbul'a gelen insanlar (Bekir, Durmuş, Hilmi, Gani) hamallık yaparak geçimlerini sağlamaktadır. İstanbul'da ticareti elinde bulunduranlar ise oldukça rahat bir yaşam sürmektedir. Dönemin hükümeti "Varlık Vergisi" adı altında yeni bir vergi toplamaya karar verince İstanbul'da şartlar değişir. Zenginlik, sınıf değiştirir. Hamallık yaparak geçimini sağlayanlar dükkan, han, otel sahibi olur. Bu mülklerin esas sahipleri (Halit Bey, Enis Fikri Bey, Ruben, Dr. Artin) ise varlık vergisini ödeyebilmek için ellerinde ne varsa ucuz-pahalı demeden satmaya çalışıp Aşkale'ye sürgün gitmek istemezler. Bir Arap kızının söylediği şu sözler: "Hiç kimse ölünceye kadar bir sırrın düğümünü çözdüğünü sanmasın." aslında olayları özetliyor.

sayın Yılmaz Karakoyunlu'nun 1990yılında yazdığı ve bugün 16.baskısıyla satışı halen devam eden ve okurlar tarafından ilk günkü gibi büyük bir heyecanla okunan ve savaşa katılmayan ve bunun sıkıntısını çeken Türkiye'de herşeyin karneye bağlandığı bir zamanda varlık vergisi adı altında adil olmayan alel acele çıkarılan ve İstanbul zenginlerinin mallarının (rum-ermeni-yahudi ve türkler) anadolu'dan gelenlerin bu mallarını varlık vergisini ödemek isteyen İstanbul zenginlerinin bu mallarını öldü parasına almalarını bu varlık vergisini ödeyemeyenlerin aşkaleye sürgüne gönderilişini haksız uygulamanın en alasının yapıldığını anlatan ve yeni Türkiye Cumhuriyet'inin ne aşamalardan geçtiğini gözler önüne serilen ve okunması gerekli diyebileceğim bir kitaptır...

okunması gereken güzel bir roman.sayın yılmaz karakoyunlu 'ya teşekkür etmek istiyorum.
bambaşka bir dünyadaydım sanki kitapla.işte ben böyle romanlara hasatayım diyebilirim.

Varlık vergisini anlatan bir dönemin hikayesi.Bence okunmalı.

Çok beğendim. Yazarın Güz Sancısı ve Yorgun Mayıs Kısrakları eserlerini de satın aldım. Kesinlikle tavsiye ediyorum.

Kısa bir roman. Yazarın okuduğum ilk kitabı. Sıkılmadan okuduğum bir roman oldu.

Satırları okurken o tarihi yaşıyorsunuz.

Devlet Bakanlığı yapan Yılmaz Karakoyunlu'nun 2.Dünya Savaşı zamanında kısa bir süre uygulanmasına rağmen büyük toplumsal değişmelere neden olan Varlık vergisini konu alan kitabında bazıları gerçek karakterler olmak üzere bir çok karaktere yer vermiş. Karakterler daha sonra bir şekilde birbirinin hayatına bir şekilde girse de bu kadar ince bir kitapta bu karakter yoğunluğu biraz göze batıyor. Öykünün dilinin sade olması ve akıcı bir kurgu oluşturulması kitabın bir çırpıda okunmasını sağlıyor. İyi bir konuyu yakalayan yazarın daha detaylı anlatıma başvurarak kurguda boşluklar oluşmasının önüne geçebilirdi.
Yazarın devlet bakanı olmasını belirtmemin nedeni devlet içerisinden yapılan bir yanlış uygulamayla alakalı dönemin şartlarına da değinerek değerlendirme yapmasının önemli olduğunu düşünüyorum.
Kitap filme de uyarlanmış, kitabı okumadan filmi izlememenizi tavsiye ederim.
Kitabı hediye ederek okumamı sağlayan Oğuzhan Saygılı hocama teşekkür ederim
#kitapsuuru insanlık şuuru.

ikinci dünya savaşı döneminde yürürlüğe giren varlık vergisi, insanları gruplara ayrıştırıp sorgusuz sualsiz yüklenen vergilerin ödenmesini aksi halde aşkale'ye sürgünü, anadolu'dan istanbul'a göçü iyi anlatan bir eser. okunmalı, kesinlikle.

özellikle betimlemelerine hayran kaldım. okumayı çok istediğim bir kitaptı bu nedenle okumuş olmanın sevinci bile benim için yeterli bir haz

Bu kitabın yazarı Banker Kastelli'nin koordinatörlüğü görevinde bulunmuş ve diğer görevleri itibariyle tam bir kapitalist olarak karşımıza çıkmaktadır.
Konu ile ilgilenenlerin Cahit Kayra gibi ciddi kaynaklara yönelmesinde yarar görüyorum.

Her yerinde altı çizilecek, kulağımıza küpe olunacak cümleler ile bezeli Harika bir eser.

İlk kez okudum Yılmaz Karakoyunlu' nun kitabını. Buhranlı günleri okuyucunun gözüne, objektif ve tüm gerçekliğiyle aktarmış eserinde. Sonra araştırdım o kadar güzel bir kalemi olan yazarı tanımadığım için hem kendime hem de Edebiyat tanıtımlarına kızdım açıkçasdı. Çok beğendim tavsiye ediyorum.

birkaç gündür bu romanı okuyorum. 2.dünya savaşı dönemi türkiyesini oldukça başarılı aktarmış bir eser . Türkiyenin ne durumlardan geçip günümüze nasıl geldiğini görmek açısından okunması gereken bir eser.

Kitabın konusu,kurgusu,dönem ile ilgili verdiği bilgiler çok güzel ama yazılırken bir konudan bir konuya geçerken bölümlere ayrılmayıp düz yazı şeklinde yazılması hem konsantrasyonu olumsuz etkiliyor hem de okurken yoruyor.

Gerçek bir olaydan (Varlık Vergisi Kanunu) yola çıkılarak yazılmış bir roman. Eğrisiyle doğrusuyla toplumda yaşananlar gayet başarılı bir üslupla okuyucuya aktarılmış. Yalnız okuyucunun romanı okurken o zamanki hükümete kızacağını ön görerek varlık vergisi uygulamasına o dönemlerde İngiltere, Amerika başta olmak üzere bir sürü devletin aynı veya farklı adlarda başvurduklarını söylemek isterim. Yani bu kanun sadece ülkemizde uygulanmış değil. Dönemin şartlarına göre hemen her devletin başvurduğu bir yol. Yanlış veya doğru orası tartışılır tabii. Okumanızı tavsiye ederim.

Başta kararkterlerin fazlalığı ve hepsinin keskin geçişlerle birbirinden ayrı anlatılması biraz kafa karıştırabilir ama daha sonra kurulan bağlantılarla yap-bozun parçaları gibi her şey yerine oturuyor. Bir dönem kitabı olması da ayrı bir nitelik katmış kitaba. Kullanılan kelimelerle sanki hikaye o dönemden bu döneme anatılıyormuş havası verilmiş. Ama kolay bir okuma değil odaklanma ve dikkat gerektiren bir kitap.

Karakoyunlu'yu sadece siyasetçi yönüyle bildiğimden bu kitabı biraz önyargıyla elime aldım. Ancak hem yakın tarihimzdeki bir olayı anlatması hem de bunu gerçekten derin ve anlamlı betimlemelerle ifade etmesi beni etkiledi. Kitabın konusu, Varlık Vergisi uygulamaları sonucunda İstanbul'da servetin nasıl el ve ne yönde el değiştirdiğidir. Kitabı alıp okuduğunuza pişman olmazsınız..

Türkiye Cumhuriyeti' nde yaşayanlara sancılı bir dönem yaşatan varlık vergisini kitabı okuyana kadar ben bilmiyordum. Kitabı okudukça yaşananlara şahit oldum. Ancak kitabın dili bana ağır geldi. Yorucu bir kitaptı.

2. dünya savaşının Türkiye’sinde yaşanan acıları anlatan bir kitap. Yakın tarihte devlet erkanının yanlış kararları, bu kararlardan yararlanan vatandaşları sorgulayan bir eser…

Yılmaz Karakoyunlu'ya bir kez daha teşekkürler.Resmi tarihimizde pek sözü edilmeyen bir olayı daha bize anlatmış.Varlık vergisinin getirdiği dramları,sermayenin el değiştirmesi öyküsünü roman tarzında çok güzel anlatmış bize...

Yazar Yılmaz Karakoyunlu denilince akla gelen ilk şey kitaplarındaki özgün başlıklardır.
bu kitapta başta bunu görmekle beraber yine bir tarih kurgusuyla karşılaşmaktayız.
2.dünya savaşı zamanlarında kanun olarak konulan varlık vergisinin altında ezilen insanlar ve tabiki yaşanan aşk.

filmini de izlemiştim ama kitabını okumak bambaşka birşey. sürükleyici bir kitap

Salkım Hanımın Taneleri'ni neden bu kadar geç okuduğum için kendime kızıyorum. Bir an önce okunması gereken bir eser. Kitabı okurken sanki sessiz film seyreder gibi oldum. Herkese tafsiye ediyorum

Bu roman Yılmaz Karakoyunlu'nun tarihi romanlarından birisi. Romanda büyük tarihi şahsiyetler değil, fakirinden zenginine farklı insanlar kahraman olarak yer almışlar. Ve her biri bir başkahraman gibi yer alıyorlar romanda. Güzel bir kurgusu olan bu roman İkinci Paylaşım Savaşı yıllarında ilân edilen Varlık Vergisi'nin getirdiği sorunları irdeliyor. Tarihi romanlardan hoşlananlara tavisiye ederim...

1940'lı yıllar, varlık vergisi ve dağılmış hayatlar. Hepsinin öyküsünü içeren bir kitap. Yılmaz Karakoyunlu'nun kalemiyle yazılmış güzel bir eser.

Filmini izlediğim için önce okumaktan çekinmiştim.Ama okurken filmdekinden çok daha fazla etkilendiğimi söyleyebilirim.Zaten oldukça farklı.Filmini izledim okumaya ne gerek var diyenlere yanıldıklarını söyleyebilirim.kesinlikle okunması gereken bir kitap.Öyle yerleri var ki insanın içi eziliyor.Kendinizi tamamen kaptıracağınız bir kitap.

Uzun yıllar bu ülkenin kaymağını yiyen tuzu kuru azınlık ülkemizde ikinci dünya savaşının getirdiği sıkıntılı yıllarda zor günler yaşamıştı. Pek çoğu da ülkeden ayrılmak zorunda kaldı. Yazar bu sıkıntılı yılları bir romanla tartışmaya açarak unutulmaktan da kurtarıyor. Azınlıkların yaşadığı bu sıkıntılar pek çok ülkede olduğu gibi fırsatçılara yarıyor. Çıkarılan yasaların nasıl kötüye kullanıldığı, insanların küstürüldüğü, farklı milletlerden bir birine kaynaşmış insanların acıları paylaştığını da gösteriyor. Bu eserin bir kurgu olsada bir takım gerçeklereden yola çıkarak yazıldığına da okurken dikkat edilmelidir. Bir tarih kitabı değil bir roman olduğunu da asla unutmamalıdır.

bir dönem çok büyük tartışmalara sahne olmuş olan varlık vergisinin çevresinde yaşanan olayları anlatan bu tarihi roman da çok güzel dakikalar geçirebiliyorsunuz. varlık vergisi yüzünden mağdur olanların yanı sıra onların malvarlıklarını ucuza kapatarak servet sahibi olanların da işlendiği bu roman bir dönem Türkiye gibi.

hayırlı okumalar...

Kitabı okurken, filme dalıp gitmiş gibi, sadece sürüklendim, hüzünlendim, üzüldüm, sevindim... Derin düşüncelere dalma fırsatı bulamadım, çünkü hiçbir karesini kaçırmak istemediğim bir filmi izler gibi okudum.

Okuduktan sonra uzun uzun düşündüm. Meğer ne çok şey anlatıyor kitap!.. Bilenin bildiği kadarı ile, çok şey bulabileceği bir kitap. Yakın tarihimize, Türk Siyasi Hayatı'na, Türk Modernleşmesi'ne çok güzel yollar gidiyor satırlar arasında. Oluşmuş bir Türk burjuvazisinin Varlık Vergisi ile nasıl birden bire kabolduğu; kısa bir sürede bir kanunla onca servetin nasıl el değiştirdiğine kadar... Taşralının İstanbul hırsına ve günümüzdeki İstanbul'un oluşmasının başlangıcına...

Azınlıklar meselesi temel konusu gibi görünse de, kitap, bilgisi ölçüsünde insanı düşüncelere sevkediyor.

Söyleyecek o kadar çok şey var ki... Bu kitap bir klasik.

Kitap pek yazılmayan yazılmak istenmeyen bir takım gerçekleri anlatmış, bu anlamda yakın tarihte geçen bir takım sislerin aralanmasına da yardımcı olabilir. Gayri müslim azınlığa bir takım haksızlık yapılmış, malvarlıklarına el konmuş, bunlar doğrudur.Ama Kitap, Dersaadet (M. Ayaşlı) kitabıyla birlikte okunursa daha sağlıklı sonuçlara ulaşabiliriz. Varlık vergisi değil sadece o dönemin marifeti, bu kitapta pek değinilmemiş ama bu döneme ait bir ayıp da YOL VERGİSİ maalesef.

Etkileyici bir kitap ama bahsettiği dönemi araştırmadan okumamak daha iyi olur bence. Ben öyle yaptım mesela-şimdi araştırıyorum. Hikayeler vurucu-ne kadarı gerçek bilemem-ki bence çoğu gerçektir aslında, ama her durumun iki yüzü olduğu gibi bu işin de diğer tarafı vardır tabii-onu da incelemek lazım. Neyse, olayın siyasi yönünü bir tarafa bırakırsak, edebi açıdan doyurucu olmaya yaklaşmış bir eser, ama beni pek de tatmin etmedi. Hikayeler arasında çok çabuk geçiş yapılmış, hele de sonlara doğru, her hikayeden bir paragraf bahsedilip diğerine geçilmiş-okuyanın da bu geçişleri aynı hızda yapması gerekiyor ki, o da zor. Ayrıca karakterler kitabı okurken benim pek aklımda kalmadı-yani her diğer hikayeye geçişte, Hilmi kimdi, Halit kimdi diye önce bir düşünmek zorunda kaldım. Filmini seyretmemiş olmamın bunda bir etkisi var mı diye düşünüyorum. Bence fena bir kitap değil-her açıdan.

Yılmaz Karakoyunlu, Üç Aliler Divanı isimli eserinde İttihat ve Terakki üyelerini idama götüren süreci romanlaştırırken, inceden bir siyaset eleştirisi de yapıyordu. Salkım Hanımın Taneleri ise, bu inceden eleştirinin politika yönü olmuş. Varlık vergisi uygulaması ile zenginlikten fakirliğe sürüklenen ailelerle, İstanbul’un nimetlerinden! faydalanarak fakirlikten zenginliğe kavuşan diğer cephenin hikâyelerini okuyorsunuz. Edebi yönünü eleştirmek haddime değil sayın Karakoyunlu’nun… Ancak kitaptaki olaylar çok sıradan ve sıkıcı bir şekilde ilerliyor. Dar hacimli bir eser olmasına rağmen tüm olayların acele ile son 5–10 sayfada sonuçlandırılması ise Karakoyunlu’ya hiç yakışmamış. Neyse ki filmini izlemedim!

Kitap yayınlandığı zaman bayağı tartışma yaratmıştı. Ben işin o yanını bir kenara bırakıyorum. Çünkü varlık vergisi kararını alıp uygulayanlar siyasilerdi... Yılmaz Karakoyunlu'yu siyasetçi olarak tanımıştık, ancak bu kitabı okuduktan sonra iyi bir edebiyatçı olduğunu anladım. Karakoyunlu'nun yaptığı tasvirler gerçekten çok güzel, beni hayli etkiledi. Sadece fazla miktarda kullandığı, günümüz Türkçe'sine pek uymayan kelimeri beğenmedim. Onun haricinde konu çok güzel ele alınıp, anlatılmış. İnsana, bir dönemin Türkiye'sinde demek bunlar da yaşanmış dedirtiyor. Hüzünlü; bir o kadar da ibret verici bir öykü...Romanseverlere tavsiye edeceğim bir kitap.

toplum sorunu, 1946 varlık vergisi, ermenilere yapılan haksızlıklar... ben bu kitapta en çok aşka önem verdim... belki kitapta bir ayrıntı gibi duruyor ama koskocaman bir aşk hikayesi var... kadının aklını kaybetmesine rağmen kocasının ona bitmeyen aşkı... boğazımla düğümlerle okudum.. %100 tavsiye ederim...

Tarihi gerçeklerden kaçmaktansa onlarla yüzleşmek çok daha iyidir. Tarihi bir gerçek olan varlık vergisi ve onun doğurduğu tüm sonuçlar çarpıcı bir şekilde anlatılıyor. Bir de dili biraz daha sade olsaydı!!..

YIMAZ KARAKOYUNLU SADECE AYDIN BİR YAZAR DEĞİL AYNI ZAMANDA DA İYİ BİR SİYASİ-BÜROKRAT. DAHA FAZLA ESER ÜRETMESİ GEREKİR DİYE DÜŞÜNÜYORUM. OSMANLI BAŞTA ERMENİLER OLMAK ÜZERE TÜM GAYRİMÜSLİMLERDEN NASIL VARLIK VERGİSİ ALMIŞ, VERMEYENLERİDE NASIL ERZURUM AŞKALE'YE SÜRGÜNE GÖNDERMİŞ, OBJEKTİF BİR ŞEKİLDE ELE ALINMIŞ KİTAPTA. BENCE ŞAPKAMIZI ÖNÜMÜZE KOYUP HEM BİREY OLARAK, HEM DE TOPLUM OLARAK ÖZELEŞTİRİ YAPABİLMELİYİZ. ŞUNU KABÜL ETMELİYİZ Kİ YAHUDİLER DE, ERMENİLER DE ÇOK ÇALIŞKAN VE ÜRETKEN HALKLAR.

Bu kitabı değerlendirirken çok insafsız olmamak gerekiyor.İnsanlar değerlendirmelerinde en çok göze çarpan unsurları alıp daha geride bu unsurlara rağmen varolanları göremiyorlar bence. Evet, anlatılan dönemdeki yönetim insanları haksız yere sürgün ediyor ve bu ilk başta akla bir ülkenin adının karalanması gibi geliyor ama burada kaçırılan bir nokta var: Kitapta gizlice yerilen yönetimden öte yönetimdeki bozuk idareciler.. Bence, eserler incelenirken yazarların iyiniyetli oldukları düşünülerek bakılmalı.