Zülfü Livaneli 'nin bu eserinde "Son Ada" diye tabir ettiği yer son sığınak, yani insanlığın kötü emellerinin kirletmediği son kara parçası olarak nitelendiriliyor. İlk başlarda ada hayatı başlı başına bir ütopya olarak anlatılıyor. Bunu "Herkes elinden geldiği kadarını, içinden geldiği kadarını yapıyordu." sözüyle destekleyebiliriz. Ancak adadaki bu ütopik yaşam uzun sürmeyecektir. Son Ada'da insanoğlunun kötü emellerine alet edilmekten kurtulamayacaktır. Ülkenin diktatör başkanı emekliliğini bu adada geçirmeye karar verecektir. Ütopyanın distopyaya dönüşümü de tam bu sırada gerçekleşecektir. Başkan, adada birçok şeyi değiştirecektir. Bunu gerçekleştirmek için diktatör olmanın getirdiği içgüdüleri kullanmaktan çekinmeyecektir. Başkan bu değişimleri geçekleştirmek için doğaya adeta savaş açmaktadır. Tam bu sırada akıllara şu söz gelir: "Doğayla savaş halindeyiz. Kazanırsak kaybedeceğiz. "