Okudukça sizi içine alan oldukça akıcı bir anlatışla yazılmış bir kitap Kürklü Venüs. Kitabı okurken bir günlüğü okuyormuşsunuz gibi geliyor. Her bir iki sayfa başka bir günü anlatıyor. Konusu ise oldukça ilginç. Burada aldatan kandıran bir kadını ve onu delicesine seven bir adamı okuyoruz. Kadın olduğunu özellikle vurguluyorum. Sade'ın kitaplarını okuyanlar(Sade'ı dile getirmemin nedeni sadizim ve mazoşizim felsefelerinin birbirleriyle ilişkilendirilip sadomazoşisizm'min doğması kadar yakın ilişkili olması) orada işkencelere maruz kalanların kadınlar olduğunu hatırlarlar. Kürklü Venüs'te ise Wanda adında bir kadın(Bana Charles Crichton'ın "Wanda adında bir balık" filmini hatırlatıyor.)zalim ve gaddar. Wanda kızıl saçlı kiraz dudaklı çok çekici bir kadın. Kahramanımız(ezik kahraman diyelim.) Serge garip davranışlı bir adam. Ama onun bu garip davranışları komşusu Wanda'nın hoşuna gidiyor ve birbirlerine aşık oluyorlar.Serge Wanda'ya öyle büyük bir aşk duyuyor ki kendisini isterse öldürmesine bile izin veren bir kölelik anlaşması imzalayarak onunla birlikte ülkeler arası bir geziye çıkmayı kabul ediyor. Okurken Wanda'nın da Serge'ye aşık olduğunu onu sevdiğini düşünüyoruz. Serge'yi o köle hali ile seviyor gibi görüyoruz. Serge Wanda'nın tüm aşağılamalarına kırbaçlarına katlanıyor. Ama bu Serge'nin düşündüğü gibi olmuyor ve Wanda ondan giderek sıkılmaya başlıyor.Ve beklenen sona ulaşıyoruz Wanda Serge'yi bir yunanlı ile aldatıyor. Serge'de yalnızca Wanda'nın Kürklü resmi ve kırık kalbi kalıyor.
Mazoşist edebiyatının doğmasını sağlayan L.S. Von Masoch'un bu başyapıtını kaçırmayın!