20.yüzyılın en ünlü psikiyatristlerinden Carl Gustav Jung, seksen yaşından sonra geriye dönerek çocukluk yıllarından yaşlılığına kadar bütün bir hayatın özetini sunuyor. Jung'un özel yaşamını ortaya sermekten hiç hoşlanmayan birisi olduğu bilinen bir şey olarak bu kitabda da ortay çıkıyor. 5 çocuğu olmasına rağmen kitabda babası,annes, arkadaşlarından bahsetmesine rağmen karısı veya karıları , ile çocuklarından hiç bahsetmemesi dikkatimi çekti. İki yılı aşkın bir süre derleyici Aniela Jaffé ile anıları üzerinde çalıştığı belirtilmesine rağmen bu konunun teğet geçilmesi istenmeyen bazı şeylerin yaşandığını düşündürttü bana.Kitabda en eğlence ile okuduğum kısım Jung'un kafasına göre bir plan yaparak inşa ettirdiği evinin yapımını anlattığı satırlar oldu. Kitabda Jung'un yaşadığı deneyimler çok ustalıkla anlatılmış. Hele bir deneyimi var ki akıllara durgunluk verir: Bir manevi yolculuğa çıkan Jung'un ruhu Akdeniz ile Hind okyanusu arasında bir yerden yükselmeğe başlar -Kabe'nin bulunduğu coğrafya- , bir noktaya ulaşır ki evrenin manevi ekseninin orası olduğunu hisseder. Bu noktada "küp şeklinde siyah renkli duvarları olan bir yapı" gözlemler: Bildiniz tabii ki KABE. Bana öyle geldi ki bu yeryüzündeki Kabe'nin İslam sufileri tarafından arşa yakın olan gökteki ikizidir. Ancak JUNG bu yapıyı ne olarak algıladığını belirtmiyor, adını koymuyor. Kabe'yi bilmemesini ihtimal dışı olarak gördüğüm bu büyük maneviyat adamı acaba mülakatı verdiği sırada "müslüman" olarak adlandırılmaktan mı korktu?
İnsan ruhunun kıyısız okyanusunda en derin sulara ulaşabilmiş Jung'un eserlerini anlamak için müthiş bir yardımcı olarak okunmalı. İnsanın bilgi, sevgi, nefret, iman,inkar, kıskançlık,şiddet uçlarına neden savrulduğunu analiz eden paragraflarının altı çift çift çizilerek...