1930 da yazılmış bu minik bilimkurgu hikayesi Matrix filmine benzerliği ile hafızamda hoş bir tat bıraktı. Keşke daha fazlası yazılsaymış. Makinelerin hayatımızı kolaylaştırıp bize daha fazla boş zaman vermesi ilk başta iyiyken, bir yandan da bu kadar boş zamanı iyi değerlendiremeyen insanlığın başına gelenlerin o kadar kötüye gitmesinin hikayesi. O tarihten geleceğe dair yapılan tespitlerin bir kısmının gerçekleşmiş olması, bir kısmının filmlerde karşımıza çıkmış olması, bir kısmının ise yapılmaya çalışılıyor olması kitabın çekiciliğini arttırırken, ister istemez beni korkuttu. Özellikle tiyatronun evrimi (şimdinin sineması gibi düşünelim) o kadar benzer ki… Koku efektleri, su fışkırtılması, koltukların sallanması falan birebir gerçekleşmiş durumda. Sanal gözlükler de yavaş yavaş hayatımıza giriyor. Kitaptaki gelecekte makinelerin ve sanal yaşamların insanlığı nasıl hızla yok ettiği anlatılıyor. Günden güne de oraya doğru gidiyoruz. Başarılı bir kitaptı, beğendim.