Metin Toker, İnönü’nün damadı olması ve dolayısıyla kendisine en yakın şahsiyetlerden biri ve ayrıca gazeteci olması nedeniyle yazdıkları daima dikkat çekmiştir. Yedi ciltlik kitap dizisinin ilki olan bu kitap 1944-1950 dönemini kapsamaktatır. İnönü’nün 1939 yılında İstanbul Üniversitesinde yaptığı konuşmada tek partili siyasetten sıkıntı duyduğunu ve demokratikleşmek için ilk fırsatta çok partili hayata geçilmesi için üstüne düşeni yapacağını söylediğini, bunun da çok partili hayata geçişin dış ülkelerin baskısıyla yapıldığı iddiasının haksızlığını gösterdiğini kaydediyor. 1939’dan sonra İkinci Dünya savaşı başladığı için çok partili hayat 1945’e kadar erteleniyor. Yine İnönü 1945 yılındaki bir konuşmasında 1939’a kadar inkılapların oturtulması, bu tarihten sonra da dünya savaşının bitmesinin beklenmesi nedeniyle çok partili yaşama geçmek için şimdi ortamın müsait olduğunu söylemektedir. Halbu ki Marshall yardımlarından faydalanabilmek için çok partili siyasete geçilmiş olduğunu artık herkes bilmektedir. Demokratik bir ortamda savaşı atlatamayacağımızın hiç bir mantıklı izahı yoktur. 1939’a kadar çok partili siyasetin, inkılapların oturtulmasını sağlamak için ihmal edilmesinin de hiç bir mantıklı açıklaması olamaz. Mehmet Altan’ın her fırsatta söylediği gibi, “tek partili dönemde inkılaplar bu kadar güzel oturtulduysa bu gün hala korku nedendir. Eğer oturtulmadıysa bir dönüp bakmak gerekir, acaba bu inkılaplar neden oturmuyor.” Kitapta İnönü’nün Bayar’a bir sorusu dikkat çekiyor;
-Terakkiperverde olduğu gibi ‘itikadı diniyeye biz riayetkarız’ diye madde var mı?
-Hayır Paşam, laikliğin dinsizlik olmadığı var.
Halbuki itikadı diniyeye riayetkar olmak, halkın dini inançlarına saygılı olmak demektir. İtikadı diniyeye riayetkar olunmaması muasırlaşma yolunda neden bu kadar önemlidir, anlaşılır şey değildir. Muasırlaşan tüm ülkelerde devlet itikadı diniyeye riayetkar değil midir? Bazı gerçeklerin göz önüne getirilmesi ve nasıl uyutulduğumuzun ibret belgesi olarak okunması gerektiğine inandığım bir kitap.