Herta Müller ile Andrei Codrescu'nun önsözleri ve çevirmen Suat Kemal Angı'nın girişiyle tam bir başyapıt.
Cıva gibi ağır, asit kadar yakıcı gözlemler, oyuncak bir kuşun zembereği boşalana kadar tıkır tıkır şakıyıp kanat çırpması denli şaşırtıcı betimlemeler ve akla ziyan bir şiirsellik.
Blecher için yazmak, tam bu noktada, acılı "içsel" yoğunluğun "dışsal" tezahürü olan "gözlem" ve "anımsama" noktasında başlar.
Blecher ölümünü kaydetmiştir, hem bedeninin içinden hem de varolmanın dışından. Bu peçeyi geçirgen yapmıştır: Onun sözcükleri, görünüşte katı olan dünyayı çevreleyen geçirimsiz bir zar boyunca yolculuk eden taşıtlardır.
Yazar on beş bölüm boyunca hastalığının yaşattığı zihinsel buhranlarla iç içe olunca dünya algısını tamamen kaybeder. Artık sadece kendi beyninin algıladığı imgelerle yaşar.
Son iki bölüm çok çarpıcı ve hüzünlüydü. Ölümü bu kadar güzel anlatabilirdi.
Kesinlikle okunmalı gönülden tavsiyemdir.