İlk sayfadan itibaren içine alan sürükleyici ve akıcı kurgusunun hüzün ve gam yüklü atmosferinde konu her ne kadar proleter devrime yönelik mücadele ve çile dolu sarsılmaz gayretler olsa da sevgi ve fedakârlıkla çarpan bir ana yüreğinin hikâyesi olarak nitelendirilmesi de mümkündür. Tanrı ile aldatmak kavramı ortaya konulurken, merhametli esas tanrı yerine din adamlarının korkutarak dayattığı uydurma tanrı ve dine veryansın edilirken, zenginler ve sefil yoksullar olarak iki temel kısımdan ibaret gördükleri dünyada 'gerçek'lerin peşine düşüp onun verdiği huzur ve özgüvenle haklı mücadelelerinden sonuna kadar vazgeçmeyip gelecek güzel günlerin ışığıyla aydınlanmış bir davaya adanan hayatlarını ortaya koyan gençlerin saygı uyandıran çırpınış ve yılmaz kararlılıklarının öyküsüdür aynı zamanda bu eser. Silik, ezik, itilip kakılmış ana davanın korkusuz kahramanı figürüne dönüşürken kendini tüm benliği ile bu uğurda koşulsuz adaması sonucu dünya düzenine isyan ederek 'gerçek'leri haykırıyor.