Zweig’ın bu eserini de keyifle okudum. Savaşa çağrılan ama barışçıl bir mizacı olan Ferdinand’ın, doğduğu andan beri beynine kodlanmış olan ‘vatan’ kavramı adına savaşma ya da karısı ile birlikte İsviçre’de kalıp, huzurlu ve barışçıl bir hayat yaşama ikilemindeki gelgitlerini, müthiş psikolojik analizler ekseninde anlatıyor kitap.
“Bu insanların gücünün en berbat yanı bu, istesen de, inanmasan da onlara hizmet edersin. Hala kendi iraden olsa bile, elindeki gibi bir mektup aldığın anda özgür iraden kalmaz. İtaat edersin. Bir okul çocuğusun, öğretmen seni çağırıyor, ayağa kalkıp titrersin.”
Kendi hayatımla ilgili dersler çıkardım bu eserden. Seçimlerimizin ne kadarını özgür irademiz ile yapıyoruz? Yaşadığımız hayat kendi romanımız mı, yoksa başkalarının yazdığı senaryoların oyuncuları mıyız sadece?