Bu kitaba "savaş romanı" demek pek de doğru olmaz. Bu kitap baştan sona bir şaka, bir alegori, bir depresyonun anlatımı, delice, komik, saçma… birçok şey aynı zamanda... Başlarda şımarık pilotların savaş tantanaları gibi gelmişti ama 50 sayfa okuduktan sonra kitap boyut değiştirdi, hipnotik bir hal aldı. Kendimi kaybederek okudum ve hala da etkisi altındayım. 50 civarında karakter biraz kafa karıştırıyor ama çok da önemli değil. Mekanlar kafamda öylesine iyi yer etmiş ki sanki kendimi Pianosa’da ve Roma’da hissettim. Bu kitap, hiç bir kitaba benzemiyor. Öylesine özgün ve farklı ki. Üç gün önce bitirdim ve hala etkisindeyim. Mini dizisini izliyorum ama kitapla alakası yok. Filmi izleme nedenim o atmosferi bir kez daha yaşamak istememdi, ama tabi kitabın fotokopisinin teksirle çoğaltılmış hali gibi olmuş dizi. “Yossarian Yaşamalı” diyorum başka da bir şey demiyorum. Okuyun arkadaşlar.