1975 tarihli Oktay Akbal romanı. Kırklı yaşlarının sonuna gelmiş, evli, iki çocuklu bir gazetecinin yaşamından kesitler sunacak bizlere.
•
Bir 13 yaşına gideceğiz, bir 15’ine. Bir ilk evlilik zamanlarına bir de 40 yaşın sonlarına. Anılar çokça yer edecek cümlelerinde:
“Anılar çözülür, dökülür önüne. Toplamak zor olur sonra. Nasıl kopar bir kolyeden tanecikler, dağılır giderse, öyle. Tek tek gelmeli anılar. Hepsi birden yaşanmaz.”(s.11)
diyecek diyecek ama tek gelmeyen anıları da yazacak çokça.
•
Bir eş, bir sevgili, düşler, anılar, kırıklıklar, kırgınlıklar ve kendine uzak düşen bir adam:
“Şu dar sokaklardan binlerce kez geçtim ben. Şu sinemalarda can sıkıntılarımı öldürdüm. Zamanı ezdim, erittim. Kendimle karşılaşıyorum her adımda. Hem tanıdık hem yabancı bir varlık bu.”(s.39)
•
Oktay Akbal’a Suçumuz İnsan Olmak ile başlamıştım. Okumayanlara naçizane önerim o eseridir.
Burada bir nebze yorulup sıkılabileceğinizi düşünüyorum. Buyurun.