"Soykirim tipki bir petrol gibiydi, icinden bogulmadan cikanlar hayatlari boyunca katrana bulanmis oluyordu." Bu cumle tum kitabin ozeti gibi. Rwandali bir anne ile Fransiz bir babadan dogan, cocukluk yillari Burundi'de gecen yazar bu kitapta bir bakima kendi cocuklugundaki Burundi'yi anlatiyor. Somurge devletlerin yillardir aralarinda ayrimcilik olmadan yasayan halki burun yapilari, boylari ve maddi durumlari gibi sacmasapan seylere gore ayristirip, Hutular ve Tutsiler diye kutuplastirmasi uzerine ulkede buyuk bir katliam yasanir. Aileler dagilir, kalanlar zihinlerinde bir daha izi hic cikmayacak kara bir lekeyle yasamak zorunda kalir. Bir an icin de olsa atesin dustugu yeri nasil yaktigini, barisin hukum surdugu ulkelerde yasayan kisilerin yuzune bir tokat gibi vuruyor bu kitap. Yazarin ilk romani olmasina karsin, kurgusunu, diyaloglarini ve uslubunu basarili buldum. Uluslararasi capta aldigi ovguleri hak ettigini dusunuyorum. Kitabin cevirisi de cok basariliydi.