İnsan Olmak
“İçinde yaşadığımız dünyanın zor bir alan olduğundan yakınarak zamanı tüketmek yerine, onu ve gerçekleri kabul ederek savaşmalıyız.” diyor Engin Geçtan.
“İnsan Olmak” iyi ki okuduğum dediğim kitaplardan biri oldu. Aslında bir yönüyle de okuma sürecinin yüzleşmeye döndüğünü söyleyebilirim. Yaklaşık 35 yıl öncesinden günümüze fısıldanan cümlelerin peşinde ilerlerken kendi hayatımdan izlerle karşılaştım. Davranışlarımızı şekillendiren dinamiklerden aile yapısının hayatımızı etkileyişine, kendimize yönelik dinmeyen öfkemizden kalabalığın içindeyken bile hissettiğimiz yalnızlık duygusuna kadar ulaşan bir yolculuk hali diyebilirim. Temelde oluşan kısırdöngüler ve yaşanabilecekken ertelenen ya da bastırılan hayatın çarpıcı bir itirafı. En güzel yanıysa öneriler üzerinden değil de sorgulama şekliyle ilerletmesi. Okurken kendimi sorguladığım, cevapsız kaldığım için eleştirdiğim epey nokta oldu. Çok geniş, belki yılların tecrübesiyle verilecek bir cevabın peşinde, güçlü bir soru: İnsan Olmak nedir? Ne kadar çok cümlenin altını çizdim bilmiyorum. İşte onlardan biri:
“Oysa insan, gerçeklerini tanıyabildiği oranda kendisiyle uzlaşır ve çevresine karşı da daha hoşgörülü olur. Bunu başaramayan biri ise hoşlanmadığı ve kabul etmediği bilinçdışı benliğini diğer insanlara yansıtır, onları eleştirir ve kınar. Bunu yaparken, aslında, tanımadığı gerçek benliğini seyretmekte olduğunun farkında değildir…”