Yeğeni Sonya’ya yazmış olduğu mektupta şunları yazıyor eseri için:
“Romanın temel düşüncesi, mutlak iyi adamı anlatmak. Özellikle bugünlerde, dünyada bundan güç bir iş yok.
Bütün yazarlardan (yalnızca bizimkiler değil, Avrupalılar da) mutlak iyiyi anlatmaya kalkışanlar her zaman doğruyu elden kaçırmışlardır.
.. ve ben tam bir başarısızlığa uğramaktan müthiş korkuyorum.”
•
Haklı mıydı acaba korkularında?
•
Kimdi peki bu ‘salt iyi’ ?
Prens Mışkin.
•
Sara hastası. 26-27 yaşlarında. Ortadan biraz uzun, sarışın ve gür saçlı.
Tedavi gördüğü İsviçre’den Petersburg’a dönerken bir tren yolculuğunda rastlıyoruz kahramanımıza.
Bakın nasıl tanımlıyor kendini satırlar arasında:
“... Ayrıca nedense herkes bana bir budalaymışım gibi bakıyor. Gerçekte, hastalığım sırasında budalaya benziyordum. Ama şimdi budala yerine konulduğumu anladığıma göre budala olabilir miyim?” (s.99)
•
Mışkin, hastalık derecesinde ‘duygusal ve saf’ bir karakter. Ama en az o kadar da zeki.
•
Kimler yok ki eserde!